Ahmet Koçdemir

Toprak Saha, Oralet ve Kardeşlik: Elazığ Amatörünün Altın Yılları

Ahmet Koçdemir

Elazığ’da futbol sadece bir oyun değildi. O, çocukluktu, dostluktu, mücadeleydi…

Oraletin buharıyla ısındığımız, Cemil abinin ekmek arası köftesiyle karnımızdan çok kalbimizi doyurduğumuz yıllardı.

O lezzetleri sunan, Elazığ stadyumunun işletmecisi olan kardeşler Cebrail ve Mikail, şehrin en güzel kardeşlik simgelerindendi.

Yokluk vardı ama biz mutluyduk. Çünkü o sahalarda kardeşlik, saygı ve saf bir heyecan vardı.

1980’li yıllarda Elazığ amatör futbolu, şehrin kalbinde atan tertemiz bir tutkuydu. Sahalar topraktı ama içindeki yürekler pırıl pırıldı.

İmkân azdı ama umut boldu. Sabah sahaya girilir, akşam ezanıyla çıkılırdı. Ayakkabımız eski olurdu ama hayalimiz yepyeniydi.

Futbolun mekânı sadece stadyum değildi.

Cumhuriyet İlkokulu bahçesi, Dumlupınar İlköğretim, Atatürk Lisesi'nin arkası, kanal üstündeki direk saha, çimento fabrikasının yanındaki saha ve Mürü köyü çim sahası, Elazığ amatör futbolunun gerçek mabedleriydi. Her biri ayrı bir mahallenin, ayrı bir dostluğun, ayrı bir heyecanın sahnesiydi.

O sahalarda gençler sadece top koşturmaz, birbirlerine kardeş olmayı, dürüstlüğü, mücadeleyi öğrenirdi.

İlk lisans sevinci, kırmızı forma için yaşanan heyecan, maç öncesi ayakların titremesi...

Bir maçın devre arasında içilen sıcak bir oralet, belki bugünkü stadyumda satılan her şeyden daha kıymetliydi.

Antrenmanlardan sonra bazen 2 ceviz, 3 badem verirdi hocalar. Bizim için milyon dolarlık prim gibiydi.

Çünkü önemli olan ödül değil, “hocamın gözüne girdim” duygusuydu.

O dönem Tayfunspor, Azotspor, Şekerspor, Mastarspor, Sürsürüspor, Gezin İdmanyurdu, Paluspor, Ferrokrom, PTT, DSİ, Sağlıkspor, Maden Gençlik ve Kesrik Ufukspor gibi nice kıymetli takım vardı.

Sadece futbol oynamazlardı; davul getirirler, üzüm dağıtırlar, minibüslerin üstünde sevinçle stada gelinir, maç sonrası hamama gidilirdi, maçtan sonra çay ocağında sohbetle gülüşülürdü.

Ve sahada olan sahada kalırdı.

Rızaiye ile Azotspor’un kavgalı biten maçından sonra, kahvede sarmaş dolaş oturulurdu.

Selam unutulmazdı, saygı eksik olmazdı.

Hocalar unutulmazdı.

Aydın Bektaş, cebinden verdiği 2 cevizle yüreklere dokunurdu.

Goppo Ahmet, her maçta oradaydı.

Haydar Emiler, Mamoş abiler, Elazığ amatörünün sessiz direkleriydi.

Bu yazıda adı geçen nice abimiz, kardeşimiz, arkadaşımız bu ruhun taşıyıcısıydı:

Mehmet Kakuç abim,

Şerafettin Tutaş hocam,

Bahri abim,

Alaattin Tutaş kardeşim,

İlhan hocam kardeşim,

Mümtaz kardeşim,

Ümit kardeşim,

Ülker kardeşim...

Hepsi bir dönemin yüreği, alın teri ve tertemiz futbol ahlakının temsilcisiydi.

Hep birlikte bir neslin sevincini, mücadelesini, dostluğunu taşıdılar. Ve hala da taşıyorlar.

Ve bugün geriye dönüp baktığımızda şunu biliyoruz:

Bugünkü modern tesislerde belki her şey daha kolay ama hiçbir yerde o toprak sahadaki sıcaklığı,

Cemil abinin köftesinin tadını, o oraletin içimizi ısıtan kardeşliğini bulmak mümkün değil.

Çünkü biz sadece top oynamadık…

Biz dost olduk, kardeş olduk, şehir olduk.

Elazığ olduk.

---

Elazığ amatörüne hizmet etmiş, ahirete intikal etmiş değerli büyüklerimize Allah’tan rahmet, hayatta olan abilerimize, kardeşlerimize ise sağlıklı, uzun ömürler dilerim. Onların emeği ve fedakârlığı sayesinde bugün bu sevgi ve ruh yaşatılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları