AYNADA KİMİ GÖRÜYORSAN LİDERİN ODUR!

Ülkemiz iki büyük gündemle meşgul. Birincisi 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen büyük deprem felaketleri ve yaşananlar… İkincisi 14 Mayıs tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimleri.

TV ekranlarında kanal kanal dolaşan tipler her iki konuyu ortaya karışık yorumlarken kabul ettirmeye veya benimsetmeye çalıştığı görüşün iktidarın değişmesiyle yüzde yüz değişeceğini aslında kendisi de biliyor.

Gurur kaynağımız kıymetli hemşehrimiz Prof.Dr. Sayın Naci Görür siyasetten arındırılmış bilimsel veriler ışığında ve bilimi esas alan tespit ve önerileri aslında Osmanlı tokadı kıvamında kimseden esirgemeden patlatmaya devam ediyor. Hoca 25 yılı aşkın bir süredir aynı şeyleri zerre eğip bükmeden dile getiriyor.

Büyük afetler dünyanın her yerinde olabiliyor. Bunlar doğanın genel kanunu. Afeti felakete döndüren ise insanın kendisi. Görür hoca 25 yıldan fazla bir süreden beri Ülkemizin afete açık olduğunu dile getirerek felakete dönüşmemesi için yapılması gerekenleri orta zeka seviyesinde herkesin anlayabileceği düzeyde tane tane izah ediyor.

Ancak hocanın sözlerinin mi, liderin sözlerinin mi kamuoyunda daha etkili olduğunun cevabı malum…

Bilimin çok önemli ve değerli olmadığı bizim gibi toplumlarda, kıymeti kendinden menkul tiplerin TV ekranlarını işgali aslında sistemin devamlılığı için gereklidir. Halkın vergilerinden oluşan bütçenin büyük bir bölümünün de buralara aktarıldığı sır değil.

Kamuoyunun “Trol” diye adlandırdığı bu yapılar bugün “Nitelikli” meslek! haline gelmiştir. Bazen TV ekranlarında, bazen sosyal medya mecralarında iktidar sahiplerinin veya o koltuğa talip olanların fikirlerini kabullendirmek için akıl dışı iddialar, yalanı doğru gibi sunma, bilimi öteleme, şükür ve kadercilik üzerinden toplumu manipüle etme görevini yerine getirmektedir. Etiketlerinde bazen deprem bilimci, bazen ekonomist, bazen terör uzmanı, bazen siyaset bilimci, bazen spor yorumcusu, sanatçı, gazeteci, eğitmen, siyasetçi, işadamı, genel müdür, bürokrat vb. olarak yazar…

Sürece uygunluğu açısından şimdi de milletvekili aday adayı olarak boy göstermekteler.

Sayıları artınca, konuya duyarlı hassas vatandaşlar bazen sosyal medyada bazen de ikili sohbetlerde durumdan rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Bu duyarlı kitle bir vekilde olması gereken özellikleri veya vekil profili üzerine bi manzara koyuyorlar. Liyakat, temsil, doğruluk, dürüstlük, ahlak, bilgi, görgü, entelektüellik, alçakgönüllülük vb. erdemleri aday adaylarında arayarak bunların toplamının toplum ortalamasının altına düşmesinden endişe ediyorlar. Haklılar…

Bireylerin liderlik veya milletvekilliği tercihlerinin nasıl şekillendiğine dair bilimsel bulgulardan oluşan akademik çalışmalar var.

Bir iki cümle ile tüm bu çalışmaların özetinin özeti nedir diye merak edenlere hemen söyleyeyim:

İnsanlar, içlerinde bulundukları ya da özdeşleştikleri grubun EN PROTOTİPİK ÜYESİNİ lider olarak benimsiyor.

Nedir bu? Biraz açalım:

Örneğin, amaca giden yolda her şeyin mubah olduğunu düşünmek olan Makyevelist kişiler, kendileri gibi Makyevelist eğilimi yüksek olan liderleri tercih ederler. Çünkü, büyük ihtimalle kendileri de lider olsalar, amaca giden yolda her şeyi yapabilecek kişilerdir.

Diğer yandan, dürüst, sorumluluk sahibi ve etik değerlere sahip kişiler, Makyevelist liderleri değil, kendileriyle benzer özellikleri taşıyan liderleri tercih ederler. Ki, bu grubun eğitim düzeyinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Araştırmada, bizim gibi Asya toplumlarının kendi kültür değerlerinin ortalamasını tercih ettiğini göstermektedir.

Dolayısıyla, değişim, KENDİ AYNASI OLARAK GÖRECEĞİ LİDERİ belirleyecek olan halkın, yani BİZİM ÖZELLİKLERİMİZE eğitim düzeyi, ekonomik ve sosyal refah düzeyi, ahlaki gelişim seviyesi ile endekslidir.

İşte şimdi, aynaya bakıp soralım:

BENİ KİM TEMSİL EDER? BEN AYNADA KİMİ GÖRÜYORUM?