“Siyah olan ben, beyaz olan ben’in yapacağı her hamleyi heyecanla bekliyordu.” Stefan Zweig
Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) tarafından her sene sömestir tatilinde düzenlenen yaklaşık iki bin beş yüz genç ve çocuk sporcunun katıldığı Antalya’daki turnuvada siyah beyaz kareler üzerinde büyük bir mücadele verildi.
Tarihi satranç karşılaşmalarından biri olan Fisher- Spasky karşılaşmasında dünyanın soluğunu tuttuğu gibi Antalya’da düzenlenen 2022 Türkiye Küçükler ve Yıldızlar Satranç Şampiyonası on dört yaş kategorisi final maçında da bizler soluklarımızı tuttuk. Çünkü ilimiz ve Çaturanga Satranç Kulübü adına çok önemli bir maç oynanıyordu. Final maçında ilimiz adına yarışan, galibiyeti alarak milli takıma adını yazdıran Miraç Melih Topuz’un şampiyonluğu üzerine bu yazımı kaleme almak istedim.
Gelin biraz satrancın tarihine göz atalım. Satranç, MS 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıkmış. MS 10. yüzyıla gelindiğinde ise tüm Asya'ya, Ortadoğu ve Avrupa'ya yayılmış. Hindistan’da ilk ismi “Çaturanga” olarak bilinen satranç, günümüze kadar gelmiş ve zihin üzerindeki olumlu etkileri sayesinde yaygınlaşmış bir spor dalı.
Zweig; Satranç isimli kitabında “Satranç sonsuz eski, ama aynı zamanda sonrasız yenidir; kuruluşu mekanik, ancak sadece hayal gücü ile etkilidir; geometrik açıdan sabit bir alanla sınırlı olmakla birlikte kombinasyonlarında sınırsızdır, sürekli kendini geliştiren, hiçbir şey hesaplamayan bir matematik, esersiz bir sanat, temelsiz bir mimaridir.” der.
Satranç için yaratıcılığın önemli olduğuna inanıyorum. Bir şiir yazmak, bir beste yapmak ya da bir resim yapmak için ne kadar yaratıcılık gerekliyse satrançta da buna o denli ihtiyaç vardır. Yaratıcılık denince akla gelen geniş bir hayal gücüdür. Satranç; bu hayal gücüyle gizli kalmış olasılıkları bulup çıkartma ve bu yolla oyunu yönlendirme sanatıdır. Yaratıcılığın varlığı satrançtaki sanatsal yönü ortaya çıkarır. Bu nedenle satranç kültürüyle yetişen bireylerin hayata pozitif bakan daha mutlu insanlar olacağına inanıyorum.
Adam Fawer, Olasılıksız isimli kitabında:“Satranç hayat gibidir.” der ve ekler. “Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu.”
Satranç tahtasını hayat gibi düşünebiliriz. Ne kadar çok hata yapmış olursak olalım, yine de kazanmak için hep bir şansımız vardır. Başarıya ulaşmak için elindeki tüm olanakları gerektiği yerde ve zamanda harekete geçirmelisin. En kötü anlarda bile vazgeçmemeli, ümidini kaybetmeden, var olan tüm olasılıkları gözden geçirerek ve planlı davranarak ulaşmak istediğin hedefe varabilirsin. Bizi harekete geçiren duygularımıza kulak vermeli, hangi duygunun hangi noktada vurucu etkisi olacağını gözden geçirmeli, düştüğümüz hataların sayısını tutmak yerine onlardan ders alarak hedefe kilitlenmeliyiz. Bunun sonucunda başarı ve mutluluk kaçınılmaz olacaktır.
Satranç oynarken yapılan her yeni hamle, satranç tahtasındaki durumu yeniden oluşturur. Pierre Mac Orlan “Satranç tahtasında tüm denizlerdekinden daha fazla macera vardır." der. Tüm bu maceralara ve
yeni duruma göre tekrar konumlanmanız gerekir. Olasılıkları görmek yalnızca bir hamleyi görmekle değil, olası durumları algılamakla ilgilidir.
Satranç oynamak, bireylerin sözel olmayan bilişsel becerilerine katkı sağlar. Bireyin matematiksel zekasının gelişimini hızlandırır.
Stratejik düşünme yetisine fazlasıyla ihtiyaç duyan satranç oyuncuları, bu bağlamda ileri görüşlü olma ve olasılıkları hesaplayabilme konusunda aşama kaydeder. Sonuç olarak, satrancın akademik başarı üzerinde farklı düzeylerde olumlu etkisi olduğuna ilişkin pek çok araştırma sonuçları mevcuttur. Dolayısıyla, öğrencilerin eğitiminin desteklenmesinde satranç, eğitsel bir strateji olarak yerini mutlaka almalıdır.
Genç sporcumuzu yürekten kutlarken, Miraç’ın başarısında önemli rol oynayan, emek veren bu yolculukta yanında olan Çaturanga Satranç Kulübünü ve antrenörlerini tebrik ediyor, bu başarı hikayesinin küçük satranç severlere ışık olmasını diliyorum...
Ne diyelim!
Satranç oynayalım, oynattıralım…