“Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan.
Bahaneydi sonbahar.”
Necip Fazıl KISAKÜREK
Bir eylül akşamındayım. Camın önünde duran masamın başına oturdum. Ömrümden bir yaz daha geçip gitmişti işte, yeniden sonbahara kavuşmuştum. Yaprakların dalından bir bir ayrılışına, yeşilden sarıya ya da kırmızıya dönüşüne şahit olacağım, doğanın kışa adım adım yaklaşmasıyla baharın son demlerini yaşayacağım günlerdeydim. Mevsimler denince aklıma hep ilkokulda sınıfın arka panosunda asılı duran mevsim şeridi gelir. Tuhaf bir mutluluk kaplar içimi, sonbaharın uçuşan sarı yapraklarının arasındaki insanlar, kış mevsiminde beyazlar içinde rengarenk bere ve montları ile kardan adam yapan o çocuklar gözümde canlanır. Mevsim şeridi aklıma her gelişinde farklı duygular hisseder, neşelenirim fakat yaşım ilerledikçe mevsimlere olan bakış açım ve onlara yüklediğim anlamlar da bir hayli değişti. İlkbaharı karşılarken tüm yüklerimden kurtulup çiçek açmak isterim mesela. Ruhumu yoran ne kadar sorun varsa ardımda bırakmak isterim. Kış çetin geçmiştir fakat her şeye inat ağaç yeşerir, toprak canlanır, kuşlar ötüşmeye başlar, bazı canlılar derin uykularından uyanmak için artık hazırdırlar. Bahar umuttur ve her şeye rağmen yeniden başlamaktır. Yaz ise bahar sarhoşluğunu daha üstümüzden atamadan mutluluk ve neşeyle akıp gider, ardından sonbahar gelir. Artık değişme ve dönüşme vaktidir. Yaprak ağacı terketmek zorundadır, daha güzel açmak için, çiçeklenip meyveye durmak için bu ayrılış şarttır. Her ayrılık bir kopuş değildir. Evet özlemdir, hüzündür fakat asla umutsuzluk değildir. Yaprak yeşerdiği anda bilir, kaderi sararmaktır. Ayrılık, ansızın gelir. Belki bir sonbahar akşamında…Yağmur taneleri dalı ağırlaştırmıştır artık dayanacak gücü yoktur ağacın. Vakit ayrılık vaktidir. Doğaya direnmenin anlamı yoktur. Ve yaprak rüzgarın etkisiyle oradan oraya savrulmaya başlar. Bu terk ediş ağacın iyiliği içindir. Yeniden dallanıp budaklanması ve umutla yeşillenebilmesi içindir. Çünkü çok yakında kış kendini gösterecektir. Gelecek zorluklara hazırlanmak için bu şarttır. Ömrümüz kış kadar çetin geçebilir fakat o zorluklara göğüs gerebilecek sabır ve tevekkül hali bizimle olursa bahar mutlaka gelecektir. Kışı yaşamadan bahara kavuşmak ne mümkün? Zor zamanları yaşamadan güzel olana ulaşmanın imkanı yok. Hayatın önümüze çıkardığı tümsekleri bir bir aşınca bizi bekleyen sevgiye ve iyiliğe kavuşmanın tadı ise çok başkadır. Yunus Emre ne güzel söyler;
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
Şu an hafiften kendini hissettiren akşam soğuğuna, cama vuran yağmur damlaları da eşlik edince ruhum sonbaharın duygusallığına doğru adeta kanat çırpıyor. Ve Cemal Süreya’dan şu mısralar aklıma düşüyor;
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya…
Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin..