Engin Çakır

Fikirler Zindanda Çürümez

Engin Çakır

Bir pazar günü, Ankara’nın ortasında sessizliğin yankılandığı bir yapının avlusundayım: Ulucanlar Cezaevi… Şimdi bir müze olan bu yer, yıllarca fikirlerin, kalemlerin ve düşünen insanların susturulduğu bir zindandı. Soğuk duvarları, demir parmaklıkları, tecrit hücreleri hâlâ konuşuyormuş gibi. Ama en çok da duvarlara asılmış yüzler, isimler anlatıyor her şeyi.

Bülent Ecevit’ten Deniz Gezmiş’e, Necip Fazıl Kısakürek’ten İskilipli Mehmet Atıf Hoca’ya kadar farklı dünya görüşlerinden birçok insan, bu duvarların arasında aynı sessizlikle tanışmış. Her düşünceden insan bu kapalı ve soğuk duvarlar arasına mahkûm edilerek susturulmaya çalışılmış. Dar ağacının hemen yanında yer alan “asılmışlar listesi”ni görünce düşünmemek elde değil. Ednan Kavakçı hariç hepsi fikir suçlusu. Ve bugün geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki asıl mahkûm edilen sadece bireyler değil; fikir, vicdan ve ifade özgürlüğü…

Bu topraklarda bir fikirden korkmanın kökeninde yalnızca otorite baskısı yoktur. Daha derinde bir gerçek saklıdır: Cehalet… Ve o cehaleti araçsallaştıran hâkim güçler… Cahil toplumlar, dikte edilen fikirlerle beslenir. Halk sorgulamadığı sürece güdülür, yönlendirilir, bastırılır. Bu da gücü elinde tutanların düzeni için idealdir. Çünkü halk bilinçlendiğinde, bu düzenin sonu gelir.

Ulucanlar’da yaşananların da temelinde bu vardır. Cehalet içinde tutulan bir halk, farklı düşünceleri tehdit olarak görür. Çünkü kendisine öğretilen düşüncenin neden doğru olduğuna dair bir bilgisi yoktur, sadece ezberlemiştir. Ezberlemiş olan kişi, karşıt fikirle yüzleştiğinde panikler. Çünkü fikrine güveni yoktur. Cehaletle bastırılan toplumlar, önce fikirden korkar, sonra düşünen insanlardan… Oysa gerçek özgürlük, herkesin fikrini söyleyebildiği yerde başlar. Emin olunan bir düşünce, hiçbir fikri kendine düşman görmez. İşte bu yüzden düşünceyi korumanın tek yolu, halkı bilinçlendirmekten geçer.  Karşıt görüşe tahammül gösterebilen bireyler, kültürel olarak olgunlaşmış bir toplumun temelidir.

Ulucanlar, geçmişin yalnızca acılarını değil, bugüne kalan bir uyarısını da taşır: Fikir suç değildir. Düşünmek, sorgulamak, sormak; gelişmenin temelidir. Bir toplumda düşünürler mahkûm edilmiyor, asılmıyorsa o toplum kendi karanlığından çıkmaya başlamış demektir.

Çünkü fikirler zindanda çürümez, yeter ki toplum onları anlamaya hazır olsun. 

 

Yazarın Diğer Yazıları