Engin Çakır

Kader Diyerek Beraat mı Ettik?

Engin Çakır

Sadece dua ederek kurtulur muyuz?

Geçen yazıda dua ile eylem ilişkisini konuşmuştuk, hatırlarsın. Bu kez biraz daha büyütelim konuyu. Aynı soruyu bu defa toplum ölçeğinde soralım:

Sadece dua ederek, kader deyip kenara çekilerek…                                       

Gerçekten sorumluluktan kurtulabiliyor muyuz?

“Bu Coğrafyanın Kaderi Böyle” mi?

Orta Doğu yıllardır diken üstünde.

Savaşlar, işgaller, darbeler, kargaşa...

Ve bu karmaşanın içinde ne zaman biri “Huzur neydi?” diye sorsa, derin bir sessizlik olur. Çünkü gerçekten unuttuk.

Ama her seferinde aynı cümle geliyor kulağımıza:

“Bu coğrafyanın kaderi böyle.”

Sahi, gerçekten öyle mi?

Kur’an Ne Diyor?

Kur’an şöyle der:

“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızdandır.” (Şûrâ, 30)

Ayet çok açık.

Her şey başımıza “sadece” geldiği için değil, bizim yaptıklarımız yüzünden geliyor.

Yani, “kader” demek, “elim kolum bağlı” demek değil.

Aslında “kader”in kelime anlamı bile “ölçü”.

Hani sorarız ya: “Ne kadar kaldı?”, “Ne kadar verdin?”

İşte o kadar dediğimiz şey, Arapça’da kaderdir.

Kader = Yasa, Tercih = Sorumluluk

Allah evrene yasalar koymuş.

Ekersen çıkar.

Zulmedersen çökersin.

Çalışırsan ilerlersin.

Adalet kurarsan düzen gelir.

Bunlar “kader”. Ama bu yasalar içinde hangi adımı atacağın, tamamen senin seçimin.

Yani, başımıza ne geliyorsa sadece “alın yazısı”ndan değil, aynı zamanda “elin yazısı”ndan.

Biz Ne Yaptık?

Gerçekten samimi bir şekilde soralım:

Biz ne yaptık?

Sorunları üstlenmek yerine hep birilerini suçladık.

Yönetimi, halkı, tarihi, coğrafyayı… ne varsa hedef yaptık.

Dua ettik, ama çalışmadık.

Tepki verdik, ama çözüm üretmedik.

Söyledik ama yapmadık.

Sonra da “kader böyleymiş” deyip geri çekildik.

Ama işin aslı neydi biliyor musun?

Biz aktif gibi görünüp pasif kaldık.

Sadece Öfke Yetmez

Yıllarca meydanlarda bağırdık.

Öfkemiz haklıydı belki, ama yetmedi.

Çünkü sadece lanetledik, planlamadık.

Karşımızdakiler akıl kullandı, biz içimize kapandık.

Ve sonra yine aynı söz:

“Takdir böyleymiş.”

Ama Kur’an bize başka bir şey söylüyor:

“Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d, 11)

“Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.” (Yunus, 100)

Bu ayetler, pasif kalalım diye değil;uyan diye yazılmış.

Değişim Nereden Başlar?

Hep yukarıya baktık:

Yeni lider, yeni sistem, yeni düzen…

Ama asıl değişim yukarıdan değil, içeriden başlar.

Zihniyetimiz, ahlakımız, adalet anlayışımız değişmedikçe;

hangi lider gelirse gelsin, aynı sorunlarla boğuşmaya devam ederiz.

Kriz mi? Yoksa Gecikmiş Bir Yüzleşme mi?

Bugün yaşadığımız sıkıntılar bir “kader değil”;

gecikmiş bir yüzleşmenin faturası.

Kurumlar, halk, yöneticiler…

Hep birlikte aynaya bakmalıyız.

Çünkü sorun kolektifse, çözüm de ortak olur.

---

Son Söz:

Eğer coğrafya kaderse…

Bu kaderi yazan da, yaşayan da biziz.

O zaman artık acıya alışmaktan vazgeçelim.

Huzuru sadece beklemekle değil, inşa ederek geri alalım.

Ama nasıl?

Sadece inançla değil...

Kur’an’ın emrettiği gibi:

Akılla.

Adaletle.

Emekle.

Yazarın Diğer Yazıları