Engin Çakır

Kur'an ve Beynin Katmanlı Evreni

Engin Çakır

“Kur’an bazen bize evrenden değil, içimizden bahseder.”

Hiç düşündünüz mü? Kur’an’da geçen “göklerle yerin ayrılması” ifadesi aslında bizim iç dünyamızla ilgili olabilir mi?

Bazen bu ayeti okuyunca aklıma dışarıdaki yıldızlar değil, içimde yaşadığım o iki hâl geliyor:

Bir yanım sakin, düşünen, farkında...

Diğer yanım ise öfkelenen, korkan, hemen tepki veren tarafım.

Sanki “gök” ve “yer” bende de ayrılmış gibi.

Kur’an’da şöyle geçiyor:

“Göklerle yer bitişikken, Biz onları ayırdık. Görmez misiniz?” (Enbiyâ, 30)

Genelde bu ayet Big Bang’le ilişkilendirilir. Özellikle o “Görmez misiniz?” vurgusu çok düşündürücü. Çünkü bu ifade, geçmişte olmuş bir olayı değil, şu anda gözlemleyebileceğimiz bir şeyi anlatıyor gibi. Evrenin ilk anına kimse şahit olmadı ama içimizdeki o ayrılığı hepimiz görebiliyoruz.

Belki de “gök” üst bilincimizi, “yer” ise içgüdüsel alt bilincimizi temsil ediyor.

Üst Beynini Kullananlar ve Alt Beynine Teslim Olanlar

Modern nörobilim, insan davranışlarının büyük ölçüde beynin hangi kısmının baskın olduğuna bağlı olduğunu söylüyor.

Üst beyin (prefrontal korteks), bilinçli düşünme, planlama, empati ve özdenetim merkezini, Alt beyin (limbik sistem ve beyin sapı) ise içgüdüsel tepkiler, korku, öfke ve hayatta kalma dürtülerini yönetiyor.

Gündelik hayatta bunu fark etmemek imkânsız.

Bir insan sabırla, anlayışla davranıyorsa üst beynini kullanıyordur.

Ama biri öfkesine, korkusuna ya da arzularına hemen teslim oluyorsa, alt beyni yönetimdedir. Yani “göklerle yerin ayrılması” aslında insanın içinde her an yaşanıyor.

Belki Kur’an’ın “Görmez misiniz?” demesi de tam olarak buna bir çağrıdır:

“Üst beynini kullananla alt beynine teslim olan arasındaki farkı görmüyor musunuz?”

Elsema ve Elard: İçimizdeki Gök ve Yer

Kur’an’daki “el-semâ” (gök) ve “el-ard” (yer) ifadeleri de hep bu iki yapıyı hatırlatıyor olabilir mi?

Belki “el-semâ”, insanın üst bilincini — farkındalığı, düşünmeyi, vicdanı — temsil ediyor.

“El-ard” ise içgüdülerin, korkuların ve arzuların merkezini…

Bir insan kendi iç “gök” ve “yer” ini dengeye getirdiğinde, aslında evrendeki düzenin bir yansımasını içinde yaşamaya başlıyor. Belki de “gök” ile “yer”in ayrılması sadece evrende değil, bizim içimizde de her an yeniden gerçekleşiyor.

“El” Takısının Derin Anlamı

Burada küçük ama çok önemli bir dil ayrıntısı var. Arapçada bir kelimenin başına gelen “el” takısı, belirlilik anlamı taşır. Yani artık o kelime “herhangi bir şey”i değil, “belli bir şeyi” anlatır.

Mesela ay bir tanedir.

Eğer gerçekten gökteki aydan bahsediyorsak, onun önüne “el” takısı gelmez. Çünkü zaten bir tane ve neden bahsettiğimiz bellidir. Ama diyelim ki birçok yıldızın içinde “Şu yıldıza bakar mısın?” dendiğinde, işte orada “el” takısı devreye girer. Çünkü benzer varlıklar içinden özellikle bir tanesini işaret ediyorum.

Bu açıdan bakınca Kur’an’da geçen “el-semâ” (gök) ve “el-ard” (yer) ifadeleri çok dikkat çekicidir. Eğer Kur’an yalnızca fiziksel gökyüzünü kastetseydi, bu “el” takısına gerek kalmazdı. Demek ki burada bahsedilen “gök” ve “yer”, çokluk içinde belirli bir anlam taşıyor olabilir. Yani insanın iç dünyasında belirginleşen gök ve yeri işaret ediyor olabilir. Beynimizin en üst noktası, bilinç ve farkındalığın doğduğu yer; sanki “el-semâ” insanın iç göğünü, yani bilincini temsil ediyor.

“El-ard” ise içgüdülerin, korkuların ve arzuların yeri olabilir. Belki de Kur’an bu iki kelimeyle hem dış evrendeki düzeni hem de insanın içsel katmanlarını aynı anda anlatıyor.

Gözünüzü Göğe Değil, Kendinize Çevirin

Kur’an’da şöyle bir ayet var: “Ayetlerimizi hem dış dünyada hem de kendi nefislerinde göstereceğiz...” (Fussilet, 53)

Bu ayet sanki bize şunu söylüyor: “Dışarıya bak, evrene, göğe... Ama bir de içine bak.”

Çünkü bazen en büyük gökyüzü, başımızın üstünde değil, içimizdedir. Üst beynini kullananla alt beynine teslim olan arasındaki fark, aslında insanın içinde süren en büyük mucizedir. Belki de en büyük gökyüzü, başımızın üstünde değil, içimizdedir. Ve belki de Kur’an’ın o sesi hâlâ içimizde yankılanıyor:

“Görmez misiniz?”

 

 

Yazarın Diğer Yazıları