Engin Çakır

Yalakalığın Anatomisi ve Modern Lut Kavmi Üzerine Sosyo-Kültürel Bir Değerlendirme

Engin Çakır

 

 

Son yıllarda toplumda giderek yaygınlaşan değersizlik ve duyarsızlık içeren düşünce ve davranışlar, bizleri ne yazık ki iyiye değil, oldukça endişe verici bir yöne sürüklüyor. Ne var ki, bu olumsuz tablo içinde  dikkat çeken ve ironik biçimde “başarı” addedilebilecek bir alan var: yalakalık kültürü. Eğer bu tavır bir disiplin olarak olimpik bir alanda değerlendirilecek olsaydı, uluslararası arenada önemli dereceler elde etmemiz işten bile olmazdı.

Toplumsal gözlemler, bu kültürün ne kadar içselleştirildiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Çevresi kalabalık olan, geniş sosyal destek gören kişilerin çoğunlukla maddi varlığı yüksek, mevki sahibi veya popüler figürler olması tesadüf değildir.

 Düğünleri miting havasında geçen, taziyeleri neredeyse birer devlet töreni niteliği taşıyan bu bireylerin çevresindeki yoğun ilgi; toplumun statüye, güce ve görünürlüğe ne denli odaklandığını göstermektedir. Buna karşın, sosyoekonomik olarak dezavantajlı bireylerin yaşadığı sevinç ve acılar, çoğu zaman toplumsal duyarsızlıkla karşılanmaktadır.

Benzer bir durum dijital mecralarda da kendisini göstermektedir. Sosyal medya platformlarında düşünsel derinliği olan, bilgi ve değer temelli içerikler üreten bireyler sınırlı bir kitleye hitap ederken; magazinsel, yüzeysel veya sansasyonel içerikler sunanlar milyonları bulan takipçi sayılarına ulaşabilmektedir. Aynı şekilde, televizyon yayıncılığında da reyting oranları incelendiğinde, akademik ya da kültürel içeriklere sahip kanalların, magazin programlarının gerisinde kaldığı gözlemlenmektedir. Bu durum, popüler kültürün değer üretimi karşısında ne denli baskın hale geldiğini ve kamusal ilgiyi hangi unsurların şekillendirdiğini ortaya koymaktadır.

Bu tablo, birey-toplum ilişkisinde değer yargılarının içerikten ziyade görünüşe, nitelikten ziyade statüye yöneldiğini göstermektedir. Toplumun değer üretme mekanizması, erdem temelli bir yapıdan uzaklaşarak faydacı, statü odaklı bir biçim almıştır. Bu da uzun vadede sosyal dokunun yozlaşmasına ve kültürel çürümenin derinleşmesine neden olmaktadır

Bu bağlamda, Kur’an’da geçen Lut Kavmi kıssasına farklı bir perspektiften yaklaşmak anlamlı olabilir. Lut Peygamber’e gelen misafirlere karşı ahlaki sınırları aşan tutumları nedeniyle helak edilen bu kavmin durumu, geleneksel yorumların ötesinde, bir toplumsal çöküş örneği olarak değerlendirilebilir.

Kur’an’da geçen “Biz resulleri ricallerden seçeriz” ifadesindeki “rical” kavramı, sadece biyolojik erkekliği değil; aynı zamanda “devlet ricali” örneğinde olduğu gibi nitelikli, itibarlı ve donanımlı bireyleri de kapsamaktadır. Bu yorum, risaletin bir cinsiyet meselesinden çok bir liyakat ve nitelik meselesi olduğunu ortaya koyar. Aynı şekilde, Lut’un halkına “Benati” yani “kızlarım” diye anlam verilen ayetlerde geçen kelime, sadece biyolojik bir bağı değil; “bina etmek”, yani değer inşa etmek ve erdemli ilkeler geliştirmek anlamında da değerlendirilebilir. 

Bu anlayışla  kıssada anlatılan olayda Lut Peygamber,erkeklerin yaptığı bu ahlaksız hareketlere karşı,onları  kızlara değil inşa ettiği evrensel değerlere davet etmekteydi.

Bu çerçevede, Lut Kavmi'nin temel suçu; yöneldikleri değer tercihinde saklıdır. Gerçek anlamda kıymetli olanı değil, güçlü ve itibarlı görüneni önceleyen bu topluluk, görünür kudrete tapınma yolunu seçmiştir. Dolayısıyla,  Kur'an ayetlerinde helak edilen Lut kavmini sadece  bireysel ahlaki sapmalarından değil, toplumsal değer sisteminin çöküşünün doğal bir sonucu olarak okumak daha evrensel olacağı düşüncesindeyim.

Günümüz toplumları açısından bu kıssa, ibretlik bir örnek teşkil etmektedir. Bugün sormamız gereken temel sorular şunlardır:

Biz kime itibar ediyoruz?

Hangi değerlere yöneliyoruz?

Erdemli olanı mı takdir ediyoruz, yoksa sadece güç ve makam sahibi olanı mı?

Bu sorulara vereceğimiz içten yanıtlar, hem bireysel duruşumuzu hem de toplumsal geleceğimizi belirleyecektir. Zira her toplum kendi Lut kavmini yaratır; her yozlaşma, kendi sonunu hazırlar. Bu sebeple, artık güçlüden yana değil, haklıdan yana; statü sahibinden yana değil, nitelik ve erdem sahibinden yana durmanın zamanı çoktan gelmemiş midir?

Yazarın Diğer Yazıları