Engin Çakır

Zihin Ölürken Ne Görür?

Engin Çakır

Yaşlı bir adam hastanede yatıyor. Oda sessiz… Monitörler yavaşça bipliyor. Gözleri kapalı… Birden yüzünde hafif bir gülümseme beliriyor. “Işık…” diyor sessizce… Ne bir lamba ne güneş… Sanki içinden doğan bir ışık.

Pek çok insan, ölümle burun buruna geldiğinde benzer şeyler anlatıyor: “Sanki biri yanımdaydı.” “Zaman durmuş gibiydi.” Bunun üzerine hepimizin ilk düşüncesi hemen metafizik açıklamalara yönelmek oluyor. 

Ruh, öteki dünya, melekler… 

Ama bilim diyor ki: “Bekle. Belki de tüm bunlar, beynin son bir çabasıdır.”

Araştırmalar gösteriyor ki ölüm anında tüm organlar yavaşlarken, beyin ani bir yüksek aktivite sergileyebiliyor. Sanki veda ederken son bir performans yapıyor. İşte bu sırada devreye bir molekül giriyor. DMT. 

Normalde beyinde çok az bulunan bu madde, ölüm anı gibi aşırı stresli durumlarda hızla artabiliyor. Belki de o “ışık”, “varlık” ya da “sonsuzluk hissi” dışarıdan gelmiyor. Zihnimizin derinliklerinden doğuyor.

Güney Amerika’daki şamanlar, DMT içeren bitkilerle transa geçerlermiş. Anlattıkları şeyler ise şaşırtıcı şekilde tanıdık… ışıklar, zamanın çözülmesi, bilinmeyen varlıklar… 

Farklı kültürler, farklı inançlar… Ama benzer deneyimler. Belki de beynimiz, ölüm anında her insana ortak bir "veda sahnesi" sunuyor.

Kanada’da hayata döndürülen bir hasta, ölüm anında “Çocukluğumun yaz kokusunu hissettim.” demişti. Gün boyunca biriktirdiğimiz görüntüler, duygular ve düşünceler, REM uykusunda bir hikâyeye dönüşür ya… Belki de ölüm anındaki sahneler de benzer bir mekanizmayla işliyor. Zihin, bir kez daha sahneye çıkıyor ve bize bir “veda gösterisi” sunuyor.

Peki ya Tanrı’yı, dua, melek ya da cennet kavramını hiç bilmeyen bir insan… O da aynı ışığı görebilir mi? Yoksa bu sahneler, sadece bize öğretilenlerin beynimizdeki yankıları mı?

Belki de o ışığı gördüğümüzde, zihnimiz bize son bir veda gösterisi sunuyordur. Ve biz, sahne ışıkları sönmeden önce kendimize bir kez daha bakma fırsatı buluyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları