Etem Yalın

Diyarbakır'ı dinlemek…

Etem Yalın

1 Aralık 2025 günü bir vesile ile Diyarbakır’daydım… Gün boyu şehir merkezi gezileri, hastane ziyareti, doğal olarak ciğer ve kadayıf ziyafeti, çay ocağı muhabbeti bir iki eski dost buluşması falan…

Diyarbakır tüm görkemiyle kadim medeniyetlerin sadece izlerini taşımıyor. Havasına toprağına duvarına taşına sinmiş binlerce fısıltıyı duyuyorsunuz.

Oğuzların Bayındır Boyundan Akkoyunlu hükümdarı, Uzun Hasan’ın “Doğduğum ve nakış nakış işlediğim mübarek vatan toprağına hoş geldiniz” sesi tüylerinizi ürpertir.

Yaşaması için, bir insanın ülküleri olması gerektiğini bizlere ulaştıran, tükenmez coşkumuzu, azalmaz milli heyecanımızı ve bitmeyecek millet aşkımızı yüreklere nakşeden Türklüğün yıkılmaz kalesi Ziya Gökalp’in gür sesi Diyarbakır surlarından yankılanıyor…

Har içinde biten gonca güle minnet eylemem

 Arabi, Farsiyi bilmem, dile minnet eylemem 

Sıratimüzre müstakim gözetirim rahimi 

 Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem”  diyen ve derisi yüzülerek öldürülse de ana sütü gibi tertemiz Türkçe‘den taviz vermeyen yiğitler yiğidi Nesimi’nin isyanı ve başkaldırışı dirilişin efsunlu nefesi gibi Diyarbakır’ın dar sokaklarından yüzünüzü serinletir…

Memleket isterim

Ne başta dert, 

Ne gönülde hasret olsun

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.” Özlem ve muştusunu dile getiren Cahit Sıtkı Tarancı’nın gülen gözlerini tarihi Ulu Cami avlusunda yüzlerce gözde görürsünüz…

Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım cennetim hep sen / Nasıl zinde bir millet çıktı gördüm hasta sinenden.” diyen bu toprakların yiğit evladı, Milli Mücadelenin kahraman kalemi, sürgündeki Şair Süleyman Nafiz’in umudu dirilişin nefesi olarak bedeninizi sarar…

Sırtınızı güvenle yaslamak istersiniz Diyarbakır surlarına. 

Gözlerinizi kapatıp sesleri seçmeye çalışırsınız. Ziya Gökalp, Nesimi, Süleyman Nazif,  Cahit Sıtkı Tarancı veya Uzun Hasan… İsteyen her birini ayrı ayrı işitir…

Batman’dan gelen ve yüzünde yılların yorgunluğu ile bölgeyi karış karış işi gereği gezen kıymetli kardeşimiz net konuşuyor: “Devlet Bahçeli erkek adam”

Akşam saatinde Dar Kapı meydanında başı örtülü, başı açık genç kızlar çalan modern müziğe eşlik ederek halaya durmuş… Meydandaki coşku bir yana, akşamın telaşıyla hızlı adımlarla biryerlere yetişmeye çalışan onlarca ayak…

Trafiğin yoğun gürültüsü, seyyar satıcıların çığlıkları, esnafların müşteri telaşı, etrafı merakla izleyen gözler, gökyüzüne süzülen binlerce güvercinin kanat sesi…

Memleket isterim/ Ne başta dert,/ Ne gönülde hasret olsun/ Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”

Binlerce sesin tek seste vücut bulduğu Diyarbekir… 

Diyarbekir’i Diyarbakır’da dinlemek için iyi bir müzisyen kulağına ihtiyaç yok…

Gönül gözünün açık alması yeterli…

Yazarın Diğer Yazıları