Adı üzerinde felaket. Sözcük anlamı: Çok büyük zarara yol açarak, üzüntü ve sıkıntı yaratan olay ya da durum olarak izah edilmiş. Buna söylenecek bir şey yok. Kadere olan inancımız çok şükür tam. Ama sıkıntı kaderle falan izah edilecek bi durum değil…
24 Ocak 2020 büyük Elazığ depremi. Ve sonrasında şehrin hemen her mahallesinde başlayan ve Kahramanmaraş merkezli deprem felaketleri ile devam eden yıkım süreçleri…
İl merkezindeki her mahalle enkaz alanı gibi. Şehri çevreleyen çeper mahallelerin bi arkasında ise mantar gibi biten TOKİ konutları. Elazığ’da yanlış bilmiyorsam 30 bin civarında TOKİ konut yaptı. Konutların yapıldığı alanlar yaşam alanından ziyade güvenli barınma alanı oldu. Çünkü 30 bin konutun yapıldığı ortalama 90 bin insanın yaşadığı bu alanların ne altyapı, ne ulaşım, ne kaliteli bir çevre düzenlemesi, ne sorunsuz bir şekilde ihtiyaçların karşılanabileceği işyeri mevcut. Malatya’dan gelen bir tandık Yemişlik TOKİ’lerden aramıştı il merkezine gelmeden bölgede berber bulamadığını en yakın berberin nerede olduğunu sormuştu. İğneden ipliğe yaşamın her alanında ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetlerin 90 bin insanın taşındığı bir bölgeye bir anda konuçlandırılması imkansızdır. İşte berberin olmayışı yönetici sonucudur.
45 Dakika durakta otobüs bekleyen bir vatandaşın isyanına sosyal medyadan tanıklık ettik. Bu bir yönetici sonucudur.
İşte planlama denen şey burada ortaya çıkıyor. Hatay’da geçici konteynır köy ilk yağışta bu kez sel felaketiyle karşı karşıya kaldı. Yani yöneticinin sonuç olduğu bir manzara. Sonuçları bitmek tükenmek bilmeyen bir süreç deprem bölgesindeki 11 ilde uzun yıllar maalesef devam edecek gibi…
Elazığ özeline gelirsek... 30 bin TOKİ konutunun 15 bini yıkılan binaların yerinde dönüşüm olarak yapılsa idi bugün Elazığ ne enkaz bir şehir olurdu ne de yönetici sorunları bu kadar ayyuka çıkardı.
Krizi fırsata çevirme ülkemizde “malı götürme” olarak algılandığından bugün bu sorunların yaşanması çok şaşılacak bi durum da değil…
Cumapazarı mevkiinde trafik sorununu çözmek için yüzyılın en başarılı projesi olarak yapılan üst geçit komedisi üzerine bölgedeki kasap durumu şöyle özetledi: İş yerimin burada olması vesilesiyle gün boyu bu meydana bakıyorum sorsalardı sıfır bütçe ile çok daha kullanışlı bir çözüm önerebilirdim. Tecrübe…
31 Mart 2024 Yerel Seçimleri öncesi Belediye Başkanı olmak istenen adaylar ile oluşacak Belediye ve İl Genel Meclisi için çok ivedi bir şekilde yasa çıkarılmalıdır. Neticede yönetici modern kent kimliğinin oluşmasında temel faktör oluyor.
Halkın seçme ve seçilme özgürlüğüne itirazımız yok. Ama belediye başkanlığı için kriter olmalı… Belediye Meclislerinde şehir plancı, mimar, mühendis, toplum ve halk sağlığı alanında uzman, yer bilimci vb. belli sayıda bir kontenjan mecburiyeti getirilmeli. Demokrasi başıboşluk ve keyfilik de olmamalı. Çünkü neticeleri böyle ağır oluyor…
Ha diyeceksiniz ki deprem gibi felaketler sonrası mı sadece yönetici sebepleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Hayır… Yaşanan her kriz bir felakettir. Bunun iyi yönetilememişi ise sonuçları doğruyoruz. Bugün içinden geçmekte olduğumuz ekonomi gibi…
Dönemin Elazığspor Başkanı kıymetli dostum Selçuk Öztürk ile o dönem bi vesile ile telefon görüşmemiz olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam kulübün bulunduğu ligde kalması için 5 milyon gibi bi bütçeye ihtiyacı olduğunu söylemişti. Elazığspor bugün amatör kümede o gün ihtiyaç duyulan bütçenin onlarca kez katlanmış halini kullanarak üçüncü lige çıkmak istiyor…. Bunu da bi sebep sonuç ilişkisi olarak not düşmek istedim.
Sonuç olarak: Yönetici kriz çözme başarısı olandır. Kriz sonrası daha büyük felaketlere yol açan yönetici ise toplumun müstahakkıdır.