6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketlerinin ardından dün ilk kez Malatya’da şehir merkezinde gözlem yapma imkanım oldu. Şehir adeta savaş sahnelerinin çekilebileceği doğal mekan haline maalesef gelmiş. Toparlanması zaman alacak.
Yaşanan deprem felaketlerinin ardından resmi açıklamaya göre Elazığ’da ağır hasarlı ve yıkılması gereken bina sayısı 10 bin 400 olarak açıklandı. Bunun yaklaşık yarısının yıkım işinin bittiği de belirtildi. Özellikle il merkezindeki Nailbey, Rızaiye, Yeni Mahalle, Aksaray, Kültür Mahallesi, Sanayi Mahallesi, Feyzi Çakmak, Rüstempaşa, İzzetpaşa gibi mahallerde metruk binalar ve yıkımı yapılmış yeri korsan otoparka dönüşmüş irili ufaklı alanlar içimizi karartıyor.
2020 Elazığ Depreminden sonra TOKİ marifetiyle yapılanların şehrin modern kent kimliğine bir katkısı maalesef olmamıştır. Buralar belki güvenli barınma alanı olmuştur ama bir yaşam alanını maalesef dönüştürülememiştir. Şehrin dört bir yanını tek tip TOKİ konutları ile şekillendiren Elazığ modern şehircilikten uzaklaşmıştır.
İşte bu nedenle şehrin en önemli temel sorunu yıkılan ve yıkılacak toplam 10 bin 400 binanın nasıl yeniden ayağa kaldırılacağı ve şehrin nasıl dönüştürüleceğidir. Bu sorun siyasi irade tarafından mutlak suretle önceliklendirilmesi gereken bir husus olmuştur. Zira yerel yönetimlerin sürecin altında kaldığı ve bu krizi bırakın fırsata çevirmeyi kendi tükenişlerine evirdikleri toplumun ortak kanaati olmuştur.
İkinci temel sorun işsizliktir. Memur, emekli, işletme sahibi, esnaf, tarım sektöründe iştigal eden ve sosyal güvencesi olan kişi sayısı toplam nüfusun 4/1’den biraz fazlasını oluşturuyor. Yani her çalışan üç kişinin bakamıyla mükellef. Ve özellikle kadın nüfusun istihdam alanı çok kısıtlı. Son yıllarda tekstil sektöründeki ciddi yatırımlar olmasına karşın özellikle çocuklu kadınların bu alanlarda istihdamını özendirecek tedbirlere ihtiyaç var. Genç ve eğitimli nüfusun memuriyet beklentisini elbette saygıyla karşılıyorum. Haklarıdır. Ancak, memuriyet mücadelesini verirken özel sektörde geçicide olsa yer alabilmenin gayretide verilmeli. Burada işveren kesimin de fedakarlığı gerekiyor. İşsizlik temel manada ülkemizin bir gerçeğidir. Sorunun çözümü bir iki paragrafla özetlenebilecek bir husus değil. Temel olarak şehirde iş sahalarının artırılması ve başta atıl durumdaki kadın nüfusun ve gençlerin istihdamı için çok kapsamlı bir program hazırlanmalı. Bu konu da yine siyasi iradenin öncülüğünde ancak olur.
Üçüncü temel sorun gelir seviyesinin düşük olması. Bu konuda atılacak bir çok adım var. Birincisi kronikleşen sulama projelerini tamamlayıp tarımı istenilen seviyede yukarı kaldırmak. OSB’lerin verimliliğini yükseltmek. Üniversite öğrenci sayısını artırmak. Yeni bir üniversite şehre kazandırmak. Sektörel sanayi siteleriyle şehri bölgenin çekim merkezi yapmak. Şehre bir acemi birliği kazandırmak vs. vs. Şehrin gelir seviyesini yükseltecek onlarca ara başlık var. Ama ezberi bozmama adına bilineni tekrarlıyorum.
Sonuç yerine: Temel bu üç problemin çözümünü aslında MHP 2024 yerel seçimleri için verdiği mesajda açıkladı. ‘Üretken Belediyecilik’ tüm bu sorunların çözümündeki sihirli değnek tam da budur. İnşallah haftaya bu konuyu özetlemeye çalışarak Aziz Şehrin niçin çok ivedi şekilde ‘Üretken Belediyecilikle’ buluşmasını kaleme almaya çalışacağım.