"Diplomalı Cehalet"
Bir insanın üniversite okuması, onun mutlaka bilinçli, saygılı, duyarlı ya da ahlaklı biri olacağı anlamına gelmiyor. Ne yazık ki artık bunu defalarca görmek, duymak, hatta bizzat tecrübe etmek zorunda kalıyoruz. Toplumda giderek yaygınlaşan bir gerçek var: Eğitimli cehalet.
Diplomayı cebine koymuş ama hâlâ sokağa çöp atan, trafikte korna terörü estiren, başkasının fikrine tahammül edemeyen, sosyal medyada linç kültürüne bayrak taşıyan insanlar var. Kendi uzmanlık alanı dışında her konuda söz sahibi olmaya çalışan, kibirle dolaşan ama temel insan ilişkilerinde sınıfta kalan bu "okumuş cahil" kitlesi, toplumsal yozlaşmanın farklı bir boyutunu temsil ediyor.
Eğitim sistemimiz, bireyi sadece sınavlara değil, hayata da hazırlamalıydı. Ama biz ne yaptık? Ezber odaklı, sorgulamayı dışlayan, eleştirel düşünceyi lüks gören bir düzen kurduk. Sonuç? Alanında derece yapmış ama empati yoksunu, insan ilişkilerinde sorunlu bireyler yetişti. Bazıları ise bilgiyi kendini yüceltme aracı olarak gördü; o bilgiyi, topluma hizmet için değil, insanları küçümsemek için kullandı.
Asıl tehlike de burada başlıyor: Cehalet kibirle birleşince, eğitim hiçbir işe yaramıyor. Çünkü bilgi, karakterle desteklenmedikçe fayda değil zarar getiriyor. Üniversiteye gitmek, bir binayı dört yıl görmek değil; orada gelişmek, değişmek, dönüşmek demek. Ne yazık ki bazısı sadece ders geçiyor, hayatı geçemiyor.
Gerçek eğitim; sadece meslek sahibi olmak değil, ahlak, saygı, hoşgörü ve sorumluluk sahibi bireyler olabilmektir. Aksi takdirde, diplomalı ama yetersiz, bilgili ama görgüsüz, entelektüel gibi duran ama sadece şekilci insanlar çoğalıyor. Ve bu durum, eğitimsizliğin değil; eğitimin ne hale getirildiğinin bir göstergesidir.
Toplum olarak artık "hangi okuldan mezunsun?" sorusunu değil, "ne kadar insansın?" sorusunu sormayı öğrenmemiz gerek. Çünkü bugün bizi asıl yoran cehalet değil; kendini bilge sanan cehalet.