Halit Ziya Ağcabay

Kendinde Olmayanı Suçlamak: Aynaya Bakmayı Reddedenlerin Hikâyesi

Halit Ziya Ağcabay

Toplum olarak en çok yaptığımız hatalardan biri belki de şudur: Kendimizde eksik olan bir şeyi başkasında varmış gibi gösterip, onu eleştirmek. Bir insan düşünün; dürüstlükten dem vuruyor ama en basit gerçeği bile eğip büküyor. Ya da bir başkası sürekli empati yoksunluğundan şikâyet ediyor ama kendi çevresine karşı duvar gibi soğuk. Bu durum sadece bireysel değil, toplumsal bir refleks hâline geldi adeta.

Psikolojide buna "yansıtma" (projeksiyon) deniyor. Kişi, kendinde kabullenemediği bir durumu başkasına yansıtarak bir tür savunma mekanizması geliştiriyor. Çünkü gerçeklerle yüzleşmek cesaret ister. Kendi kusurlarımızla barışmak, onları kabul etmek ve değiştirmeye çalışmak zordur. Daha kolay olan ise o kusuru bir başkasında görmek ve parmak sallamaktır.

Ne zaman birisi fazlasıyla dürüstlükten bahsetse, dikkat kesilirim. Çünkü dürüstlüğü anlatan herkes dürüst müdür? Yoksa anlatmak zorunda hissettiği bir eksikliğini mi örtmeye çalışıyor? Bu tür tekrar eden söylemler, çoğu zaman kişinin kendi vicdanına verdiği cevabın dışa yansımasıdır. “Ben dürüstüm” diye bağıran biri, belki de en çok kendisini inandırmaya çalışıyordur buna.

Kendinde olmayanı başkasında aramak bir kaçıştır aslında. Ama bu kaçış uzun vadede kişinin kendi içinde daha derin bir boşluk yaratır. Çünkü dışarıya yöneltilen her suçlama, içten içe fark edilen ama kabul edilemeyen bir gerçeğin izlerini taşır.

Bu yüzden, biri size bir kusur yüklüyorsa durup düşünün: Gerçekten sizde mi var o kusur, yoksa o kişi kendinde olan eksiklikle yüzleşmekten mi korkuyor?

Toplum olarak daha sağlıklı bir iletişim ve anlayış inşa etmek istiyorsak, önce aynaya bakmayı öğrenmemiz gerekiyor. Başkalarını suçlamadan önce, o suçlamanın bizdeki izlerini aramak, belki de en doğru başlangıç olacaktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları