Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte hepimiz birer yayıncıya dönüştük. Düşüncelerimizi, duygularımızı, fotoğraflarımızı, başarılarımızı ve bazen de öfkemizi birkaç saniye içinde paylaşabiliyoruz. Bu özgürlük, birçok güzelliği beraberinde getirdiği kadar, ciddi sorunları da gün yüzüne çıkardı. Bunlardan biri de: sahte isimlerle yapılan yorumlar, yani dijital maskelerin arkasına saklanan insanlar.
Kim bu insanlar?
Bazıları gerçekten anonim kalmak zorunda hissediyor olabilir. Belki bir düşünceyi dile getirmek için kimliğini açık etmeye cesaret edemiyor. Bu anlaşılabilir. Ancak mesele, fikirlerini ifade etmek değil; nefret kusmak, insanları aşağılamak, yanlış bilgi yaymak ve sonra hiçbir sorumluluk almadan ortadan kaybolmak olduğunda işin rengi değişiyor.
Sahte profillerle yazılmış yorumların altında çoğu zaman derin bir cesaretsizlik yatar. Gerçek hayatta yüzünüze söyleyemeyeceği şeyleri, sanal dünyada sahte bir profilin arkasına sığınarak söyleyen insanlar… Klavyenin başında bir kahraman, sokakta karşılaştığında ise göz kaçıran bir yabancı.
Peki neden bu kadar çoklar?
Çünkü dijital ortamda cezasızlık hissi hâkim. “Nasıl olsa kimse kim olduğumu bilmeyecek” düşüncesi, kişileri daha da saldırgan, daha da hoyrat yapıyor. Halbuki gerçek dünyada hiçbir düşünce, sorumluluktan azade değildir. Bir şeyi söylüyorsan, altına imzanı da atabilmelisin. Cesaret dediğimiz şey, doğruyu söylemekten önce, doğrunun arkasında durabilmektir.
Bir de işin daha tehlikeli bir boyutu var: algı yönetimi. Bazı sahte hesaplar, belli bir düşünceyi yaymak, karşıt sesleri bastırmak ya da toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmek için sistemli bir şekilde çalışıyor. Bu, sadece bireylerin değil, toplumların sağlığını tehdit eden bir durum. Gerçek ile yalanın iç içe geçtiği bu ortamda, neyin samimi bir yorum, neyin manipülasyon olduğu ayırt edilemez hale geliyor.
O halde ne yapmalı?
Her şeyden önce, sahte hesaplara prim vermemekle başlayabiliriz. Gerçekten bir düşünce tartışılacaksa, bunu kimliğiyle, yüzüyle, duruşuyla yapan insanlarla yapmak gerekir. Ayrıca sosyal medya platformlarının da bu konuda daha şeffaf ve denetleyici olması şart. Özgürlük, sınırsızlık değil; sorumlulukla dengelendiğinde anlamlıdır.
Son olarak şunu da söylemeden geçmeyelim: Sahte bir isimle yazılmış gerçek bir hakaret, sahte bir isimle yazılmış övgü kadar değersizdir.
Yüzünü gösteremeyen bir yorumun, kalbi de samimi değildir.