Halit Ziya Ağcabay

'Mutlu olmak için neyi bekliyorum?'

Halit Ziya Ağcabay

Mutluluk, tarih boyunca filozoflardan bilim insanlarına kadar pek çok kişinin peşine düştüğü, tanımı kişiden kişiye değişen bir duygudur. Kimine göre bir hedef, kimine göre bir yolculuktur. Ancak mutluluğun gerçekte ne olduğu sorusu, onu sadece hissetmekle yetinmeyip anlamak isteyenlerin aklını meşgul eder.

Günümüzde nörobilim ve pozitif psikoloji, mutluluğun sadece ruhsal değil, beyin kimyasına da bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Dopamin, serotonin gibi kimyasalların dengesi, günlük alışkanlıklarımızla şekilleniyor. Uyku, beslenme, egzersiz, sosyal bağlar ve anlamlı hedefler bu dengeyi doğrudan etkiliyor.

Modern psikolojiye göre mutluluk, sürekli bir haz hali değil, daha çok hayatın anlamlı, dengeli ve tatmin edici bir biçimde yaşanmasıdır. Bu hal, kısa süreli zevklerden çok daha derin bir şeydir. Bir arkadaşla edilen samimi bir sohbet, zor bir işi başarmanın ardından gelen iç huzuru ya da doğayla baş başa geçirilen sessiz bir an; tüm bunlar gerçek mutluluğun parçaları olabilir.

Bir sabah uyandığınızda pencerenizin kenarındaki serçenin cıvıltısı sizi gülümsetiyorsa, bilmelisiniz ki mutluluk kapınızı çoktan çalmıştır. Kimine göre bir başarı, kimine göre bir kahkaha, kimine göreyse sadece bir fincan çaydır mutluluk… 

Herkesin tarifinde farklı kelimeler olsa da özünde aynı arayış yatar: İnsanın kendini ait hissettiği, huzurla doldurduğu anlardır mutluluk.

Günümüz dünyası, mutluluğu hep ertelenen bir ödül gibi sunuyor. Sınavı geç, terfi al, evlen, çocuk yap, ev al… Hep bir “sonra”ya bırakılan, ulaşılması gereken bir hedef gibi. Oysa belki de mutluluk, varılacak bir yer değil, yürürken hissedilen yoldur.

Çocukken nasıl da kolay mutlu olurduk. Sokakta oynanan bir oyunun neşesi, annemizin şefkatli dokunuşu, acıktığımızda yediğimiz salçalı ekmek… Ne ara bu kadar zorlaştı mutlu olmak? Ne zaman başkalarının onayına, ekranlardaki parıltıya, sahip olamadıklarımıza endeksledik iç huzurumuzu?

Mutluluğun sırrı belki de sadelikte gizli. Abartılmamış, gösterişsiz bir yaşamda. Sevdiklerimizle geçirilen zamanda, yolda rastladığımız yaşlı bir teyzenin duasında, kitap arasında unutulmuş bir notta… Kimi zaman bir yalnızlık anında, kimi zaman kalabalıklar içinde bir tebessümde.

Unutmayalım! Mutluluk büyük şeylerin ardından gelen bir patlama değil, küçük şeylerin içimizde biriktirdiği bir ışıltıdır. Bize düşense o ışığı fark etmek… Çünkü bazı güzellikler, sadece durup bakınca görünür.

Belki de bugün sadece şunu sormalıyız kendimize…     

“Mutlu olmak için neyi bekliyorum?”

 

Yazarın Diğer Yazıları