Yunan mitolojisinde Sisifos, tanrılar tarafından cezalandırılan bir kraldır. Cezası, koca bir taşı dağın tepesine kadar sürüklemek, taş zirveye vardığında ise tekrar aşağı yuvarlanmasını izlemek ve bu döngüyü sonsuza dek sürdürmektir. Görünüşte anlamsız ve bitmeyen bir çabadır bu. Albert Camus, “Sisifos Söyleni” adlı eserinde bu hikâyeyi insanın varoluş mücadelesine benzetir. Ona göre, hayatın anlamsızlığına rağmen yaşamı sürdürmek, en büyük başkaldırıdır. Camus’nun ünlü cümlesiyle:
“Sisifos’u mutlu hayal etmek gerekir.”
Çünkü taşın düşmesine rağmen yeniden başlamak, insanın özgürlüğüdür.
Bugün Türkiye’de milyonlarca insan kendi Sisifos taşını omuzlarında taşıyor. Ekonomik krizler, yolsuzluklar, liyakatsizlik ve kolaycılığın gölgesinde eriyen umutlar… Her gün yeniden başlamak zorunda kalan bir toplumun hikâyesi bu.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan işçi, her ayın sonunda taşını tepeye çıkarıyor; fatura ve kiralarla taş tekrar aşağı yuvarlanıyor. Yıllarca ders çalışıp sınavlara giren genç, emeğini torpil ve kayırmacılıkla kaybediyor; ama ertesi gün yine taşını omuzluyor. Dükkanını ayakta tutmaya çalışan esnaf, döviz ve enflasyonla taşını kaybediyor; sabah yeniden kepenk açıyor. Liyakatsiz atamalarla moralini yitiren memur, yine de görevine gidiyor; taşını her gün yeniden kaldırıyor. Sansür ve değersizleştirme karşısında üretmeye devam eden sanatçı, taşını inadına yeniden yukarı sürüklüyor.
Ama Camus’nun söylediği gibi, asıl mücadele, taşın düşmesine rağmen inadına yeniden başlamaktır. Günümüzde en büyük direniş, bu şartlar altında bile yaşama tutunmak, umudu yeniden kurmaktır.
Kolaycılığın, kayırmacılığın ve yozlaşmanın karşısında her gün yeniden doğrulmak, kendi emeğine sahip çıkmak, kendi vicdanını korumak… İşte bu, en büyük başkaldırıdır.
Camus’nun felsefesi bize şunu hatırlatıyor: anlamı dışarıda aramak yerine, yaşamın kendisinde bulmak gerekir. Bu ülkenin Sisifosları, taşı her gün yeniden omuzladıklarında aslında toplumsal vicdanı da ayakta tutuyorlar. Çünkü inadına yaşamak, inadına direnmek, bu topraklarda en büyük mücadeledir.
Unutmayalım: Taşın düşmesi değil, onu yeniden kaldırmamız bizi tanımlar.