“Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim kendimi değiştiriyorum.”
Mevlana
Kendimizi değiştirebilmek, değişime ve gelişime açık olmak.. Bazen düşünürüm bazı insanların bütün savaşı kendiyledir. Biz kendimizle olan savaşımızı bıraktığımızda aslında dünya da daha yaşanılabilir bir yer olacak. Çünkü mutlu insan üretken insandır, mutlu insan çevresini de mutlu eden insandır. Gelişime açıktır. Kendisiyle beraber çevresine de ışık olur. Mutlu insanlar, mutlu nesiller demek mutlu nesiller ise mutlu bir dünya demek değil midir?
İnsanlardan bir insanım ama değerliyim ve kıymetliyim diyebilmek çok önemli diye düşünüyorum. Kimseye göre değil sadece kendime. Bir insan kendine değerliyse ve öz saygısı yüksekse başka bir insanın o kişiye hadsizlik yapması imkansızdır. Eğer saygı görmediğim bir ortam yada durum varsa yani çevremdeki kişiler beni değersizleştiriyorsa o ortamdan hızla uzaklaşırım.
Frida Kahlo ne güzel söylemiş;
“Çok mükemmel değilim!
Ama benden bir tane daha yok
Beni seven böyle sevsin
Sevmeyene de zaten yol verdim. Gitsin...”
Bu kararlıkta olmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü siz kendinize saygı göstermezseniz dışardaki insanlar bunu asla yapmayacaktır.
Bazen kendi içimde bir iç yolculuğa çıkarım. Kendimi ölçüp tartarım. Beni mutlu eden ne?
Mevlana diyor ya;
“İnsanın en güzel yolculuğu kendi içine yaptığı yolculuk diye...”
Önceliklerim neler, bana iyi gelen şey ne? Kendimize vakit ayırmalıyız bunu kimse için değil sadece ama sadece kendimiz için yapmalıyız. Kendime ayırdığım zaman dilimleri o kadar kıymetli ki.. Bu kitap okumak olabilir, spor yapmak olabilir. Ruhunu dinlemek istediğinde tek başına bir kafeye gidip kendine bir kahve ısmarlamakta olabilir. Toplumumuzda bu tarz davranışlar bazen bencillik olarak da algılanabiliyor. İnsan olarak kendimize kıymet vermezsek başka bir cana nasıl faydalı olabiliriz ki. Evdeki çocuğuna, dışardaki bir cana, eşine veya işine… Bu liste uzayıp gider.
Şefkatli olmakta, merhamet göstermekte kişinin kendisinde başlar. Kendimize iyi davranmak zorundayız. Beyhan Budak “Kendine İyi Davran Güzel İnsan” isimli kitabında şöyle söyler.
“… insan kalabalıklar içinde yaşasa da içinde bir yerlerde hep yalnız olduğunu hisseder. Çünkü evren ve zaman sonsuzdur ama insan küçük ve ölümlüdür.” Bu kalabalıklar içerisinde eni sonu kendimizle baş başa kalacağız, kalıyoruz da. Şu hayatta hiç kimseyi tam anlamıyla memnun edemezsiniz. Beyhan Budak; “Melek olsan kanat sesinden rahatsız olacaklar var.” der. Ne de güzel söyler. İnsanları memnun etmek çok güçtür. Kendimizle barışık bir hayat sürdürmek zorundayız. Bunu en başta kendimiz için daha sonra da çevremiz için yapmalıyız. Öyle bir an gelir ki yaptığın tüm fedakarlıkları, bir kırıcı kelime alıp götürür, binbir emekle büyüttüğün yavrun gün gelir kendi hayatına bakar. Ama hayat geçip giderken tüm sorumluluklarına ek kendine yaptığın yatırım senin yanında kalacak olandır. Kendinden, hayallerinden ödün vermemek! Eş, anne, baba, kardeş, evlat olabilirsin. Ama tüm bunların ötesinde sen varsın ve sen biricik ve teksin!
Bize bahşedilen bu hayatı, bedeni ve ruhumuzu güzelliklerle doldurabilmeliyiz.
Sınırları zorlamış, kendimi aşan laflar etmiş olabilirim. Af ola!
Son olarak Kemal Sayar hocanın; Şeyh Gâlib’in; “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin.” Sözleri üzerine söylemiş olduğu cümleler ile yazımı tamamlamak isterim. "Kendine hoşça bak çünkü alemin özüsün sen. Kainatın göz bebeği olan insan oğlusun sen." Ve ekler; “Zatına hoşça bakabilmek evrene de hoşça bakabilmek demektir.”
Vesselam!