Mehmet Çelebi

Şapka Uçtu, Kel Göründü Yumurta Topuk Kırıldı, Çorap Öründü

Mehmet Çelebi

Yıllardır sekiz köşeli kasketin her köşesine anlamlar yüklüyor,
yumurta topuk ayakkabının tok sesiyle karakterimizi tanımlamaya çalışıyoruz.
Bu iki nesne, çoğumuz için sadece giyim eşyası değil; aidiyetimizin, kimliğimizin sembolleri haline geldi.

Ama ne acıdır ki, birçoğumuz bu sembollerin aslında Samsun’un Çarşamba ilçesine ait tescilli kültürel ürünler olduğunu bilmiyoruz.
Yıllarca bize ait olmayan bir mirasın parçasını, kendi kültürümüz zannettik.
Aslında bize ait olan gerçek bir kültür mirasımız elbette vardı o da Elazığ beyefendisi olmaktı.
Cumhuriyet döneminden itibaren giyimi ve duruşuyla öne çıkan iki farklı beyefendi tipi vardı:
Biri İstanbul beyefendisi,
diğeri ise Elazığ beyefendisi.

İstanbul beyefendisi, modern dünyanın kapılarını aralarken, kentin kozmopolit havasını ve çağdaş bakışını yansıtıyordu.
Elazığ beyefendisi ise mertliği, dürüstlüğü, yiğitliği ve samimiyetiyle bilinir, duruşuyla örnek olurdu.

Ancak ne yazık ki, bu gerçek duruşlar, sembollerin ardında gölgede kaldı.
Bugün çoğunlukla dış görünüşe, şekle, biçime takılıp kalıyoruz.

Kimliğimizi ve değerimizi, dışarıdan ödünç aldığımız nesnelerle tanımlamaya çalışmak, bizi gerçek benliğimizden uzaklaştırıyor.
Bir nesneye yüklenen anlam, o nesnenin gerçek değerini aşınca, anlam yitimi başlıyor.

Ne acıdır ki insanımız ve gençlerimiz devşirme retoriklerle uyutulan bir şehirde yaşıyor.
Sahip çıkılması gereken kültür bazen gözümüzün önünde yok sayılıyor, bazen başka kültürlerin gölgesinde kayboluyor.

Şimdi geldiğimiz noktada ise semboller; kasket ve topuk, sahici anlamlarını yitirirken, geriye çıplak gerçekler kalıyor:
Şapka uçtu, kel göründü.
Topuk kırıldı, yırtık çorap öründü.

Bu bir çöküş değil, bir uyanış çağrısıdır.
Kültür, sadece dıştan giyilen kıyafetler ya da benzer nesneler değildir.
Kültür, özüyle yaşanan, kökleriyle bağlanan, ruha sinen bir mirastır.

Bizim için asıl olan, bu mirası yeniden keşfetmek, yaşamak ve gelecek nesillere aktarmaktır.
Aidiyet sadece üzerinde taşıdığımız kasketten değil, içinde taşıdığımız değerlerden, hatıralardan ve yaşanmışlıklardan doğar.

Şimdi durup düşünme zamanıdır:
Biz gerçekten kimiz?
Kime ait olduğumuzdan emin miyiz?
Ve o kırılan topuklarla, düşen şapkalarla nasıl yeniden yol alacağız?

Unutmayalım ki, gerçek kültür bir nesneye değil, o nesnenin ardındaki anlam ve ruha bağlıdır.

Not: Eminim bu yazıyı okuduktan sonra, ilk işiniz “şapka kimin?” diye Google’da arama yapmak olacak. ????

Hadi şimdi bir gerçekle daha yüzleşin:
Sekiz köşeli şapkanın ve yumurtanın — pardon, yumurtanın tavuğa ait olduğu su götürmez bir gerçek siz yumurta  topuklu ayakkabının kime ait olduğunu araştırın!

Yazarın Diğer Yazıları