Dünyadaki en güzel duygulardan biridir gardaşlık.
Aynı anadan, aynı babadan olmak da şart değildir hani.
Yolun bir yerde, bir vesileyle kesişir birinin yoluyla…
Sonrası çorap söküğü gibi gelir zaten.
Seversin, sevilirsin, gardaş olursun ömrünün sonuna dek.
Gardaşlık ne demek, bilirsiniz elbet.
Ama izin verin bir de ben anlatayım.
Bilmeyenlere, unutanlara, hatırlamak isteyenlere…
Belki bir ders çıkarırlar, belki biraz durup düşünürler.
Çünkü gardaşlık lafla olmaz, yürek ister.
Gardaşlık;
Samimiyettir.
Menfaatsiz sevmektir.
Kadir kıymet bilmektir.
“Vardır bir bildiği” diyebilmektir.
“Nasılsın, iyi misin?” diye hal hatır sormaktır.
Sabahın köründe, gecenin bir yarısında hiç düşünmeden arayabilmektir.
“Bir şeye ihtiyacın var mı?” demek değil, neye ihtiyacın olduğunu zaten bilmektir.
“Yap” değil, “yapma” diyebilmektir gerektiğinde.
Gardaşlık;
Her bayram sabahı kilometrelerce öteden aramaktır.
Fikir danışmaktır, akıl sormaktır.
Kapısını çalıp “Bi oturalım seninle” diyebilmektir.
Leb demeden leblebi diyeceğini anlayabilmektir.
Omuz olmaktır, dayanak olmaktır, dert ortağı olmaktır.
“Gel” demesini beklemeden gelen kişi olmaktır.
“Falan yerdeyim, bekliyorum” diyebilmektir,
“Evdeysen geliyorum” demektir.
“İn aşağı, alacağım seni” demektir.
Hastaysa, “nasılsın şimdi?” diye arayandır gardaş.
Varmı üzerime düşen bir şey diyebilendir.
Beraber ağlar, beraber güler.
Dertleşir, gülüşür.
Böyle gardaşlık yapan birine,
Abilikten başka ne yapılabilir ki zaten?
Kimse merak etmesin.
Biz de onu yapıyoruz…
Vesselam.