Bu şehirde yaşanan dostluk, kardeşlik, birliktelik iklimi birilerini acaip rahatsız ediyor.
Ben bunlara Hıdo diyordum.
Sayın Semih Işıkver “Yakası karanfilliler” deyince cuk diye oturdu üzerlerine.
Biz bunların hasta olduğunu zaten biliyorduk.
Hasta olmaya hastalar ama, alerjik midir? İrsi midir?
Tıp ilmi teşhisini bir türlü koyamadı.
Teşhisi konulamayan bu hastalığın haliyle tedavisi de yok.
Belirli aralıklarla nüksediyor haliylede.
O yüzden bu şehir bu hastaların yaptığı dengesizliklerle vakit kaybetmeye devam ediyor.
Şehir tam birlik havasına girmişken bu zevatın hastalığı yeniden nüksetti.
Yakası karanfilli zevat yine sahneye çıktı.
Başladılar peş peşe kumpasa, operasyona.
Ard arda yaptıkları aksiyonlarla “İyi dediğin çağa kırk gün yaşar ” deyimini hatırlattılar bize.
Tabiri yerindeyse bu şehrin mutluluğu çok uzun sürmedi.
Hazar Şiir Akşamlarına gölge düşüren protokol krizlerini duymuşsunuzdur.
Akşamki program öncesi konağa alınmayan milletvekilleri.
Akşam programında plaket takdim edeceksiniz diye apar topar çağrılıp isimleri anons edilmeyen milletvekilleri.
Bu zevat “Oh ne güzel yaptım” diye sevinedursun, yaşananları duyanlar “Tüh, Allah belanızı versin” demekten kendilerini alıkoyamadılar.
Evet, o gün yaşananlar her şey bir tarafa; bu şehrin geleneğine, göreneğine tamamen aykırıydı.
Bu şehir, bırakın kendi evladına, yedi yabancıya bile bu terbiyesizliği reva görmeyenlerin şehriydi eskiden.
Kim, neden yapmıştı, ne zevk almıştı, eline ne geçmişti, yaptıkları yanlarına kar mı kalacaktı, bilen yoktu.
Sağ olsun Sayın Gürsel Erol bunları TV ekranlarından gündeme getirdi de şehir bunların gerçek yüzlerini bir kez daha öğrendi.
Sayın Gürsel Erol bu yaşananların bir daha yaşanmaması için sert uyarılarda bulundu.
Bu sert uyarıların ardından “bu şehirde bir daha böyle olaylar yaşanmaz” diye bekleyenlerin umudu fazla sürmedi.
Kastamonuspor maçı öncesinde yaşananlar “bunlar uslanmaz” diyenleri bir daha haklı çıkardı.
Bu şehirde birlikte hareket edilmesi için inanılmaz mücadele veren Sayın Semih Işıkver’e yapılanları duyanlar kantarın topuzunun iyice kaçtığına emin oldular.
Sayın Işıkver yaşananları tamamen açıklamadı.
Ama yapılanlardan duyduğu rahatsızlığı sert cümlelerle ifade etmekten de geri durmadı.
Tüm bu yaşananların zamanlaması oldukça manidar.
Tam da beş vekil ikinci kez bir karede poz verip “Bu şehir için biriz, beraberiz” mesajını verdikten kısa bir süre sonra yaşanıyor tüm bunlar.
Sayın Işıkver’in Baskil kayısısı konusunda verdiği mücadele yine ilimiz siyasilerini bir araya getirmişken ve bu şehrin siyasileri bir kez daha demir yumruk olmuşken yaşanıyor tüm bunlar.
Sayın Işıkver’in “Benlik davasına düşmeden, şehir için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmamız lazım” dediği günlerde yaşanıyor tüm bunlar.
Yakası karanfilliler mal bulmuş mağribi gibi başladılar saldırmaya.
Sahi beyler, ne oluyor size?
Birlikten, beraberlikten, dostluktan, kardeşlikten niye rahatsız oluyorsunuz?
“Bu şehrin dağı taşı kurdu kuşu bizden sorulur “ mu demek istiyorsunuz?
Dostlarınızı bile zor duruma sokacak kadar gözlerinizi karartan nedir?
Siz de dostluk kavramının karşılığı bu mu?
Neyi utmak, neyi tutmak istiyorsunuz?
Yeter artık.
Bir durun.
Bir motorunuzu soğutun.
Sizlerin bir anlık mutluluğu, bir anlık ego tatmini ancak sizi mutlu ediyor.
Sizin anlık mutluluklarınız için yaptığınız kabul edilemeyecek şeyler ise artık bu şehri iyiden iyiye rahatsız ediyor.
Siz kendinizi zafer kazanmış komutan pozlarına sokarken bu şehir sizin yüzünüzden çok şey kaybediyor.
Belki inanmak istemiyorsunuz ama bu şehir artık eskisi gibi kaybetmeyi sevmiyor.