Prof. Dr. Mehmet Çavaş

Yap-İşlet-Devret Modelinin Karanlık Yüzü!

Prof. Dr. Mehmet Çavaş

Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli, ulusal veya uluslararası konsorsiyumlar tarafından çeşitli projelerin inşası için finansman sağlanması, yatırımın yapıldığı ülkenin işletme dönemi süresince belirli garantiler kapsamında konsorsiyumun ürettiği mal ve hizmetleri satın alma garantisi vermesi ve işletme süresi tamamlandıktan sonra projenin bedelsiz olarak ülkeye devredilmesini öngören bir yatırım modelidir. Ülkemizde, 1980’li yıllardan sonra yapılan yasal düzenlemeler ile uygulanmaya başlanan bu model ile birçok altyapı projesi gerçekleştirilmiştir. Fakat bu model, ilk bakışta devletin mali yükünü azaltıyor gibi görünse de aslında uzun vadede hem devletin kaynaklarını sömürmekte hem de halkın üzerine büyük bir mali yük bindirmektedir. Özellikle mevzuatlardaki yetki karmaşası, gelir garantileri, her yıl kur farkı ödemeleri, şeffaf olmayan sözleşmeler ve özel sektör lehine olan birçok avantajlı uygulama, modelin temel sorunlarını oluşturmaktadır. Bu modelde devlet ile özel sektör arasında imzalanan sözleşme gereği verilen gelir garantileri, çoğu zaman sağlanamamakta ve aradaki fark hazineden karşılanmaktadır. Bu durum, birçok projenin maliyetini tahmin edilenin çok çok üzerine çıkarmakta ve devleti zarara uğratmaktadır. Örneğin, Osmangazi Köprüsü için günlük 40.000 araç geçiş garantisi verilmiş, ancak bu sayıya ulaşılamadığı için aradaki fark hazine tarafından karşılanmıştır. 2023 yılı itibarıyla ortaya çıkan bu fark için hazinenin yaklaşık 2 milyar TL ödeme yaptığı rapor edilmiştir. Aynı şekilde, hükümetin hazırladığı Orta Vadeli Plana göre Yap-İşlet-Devret modeli kapsamında yapılan köprü ve otoyollar için 2025-2027 yılları arasında ödenecek miktarın ise yaklaşık 328,7 milyar lira olacağı öngörülmüştür. Özel sektörün temel amacı doğal olarak daha çok kazanmaktır. Bu yüzden YİD kapsamında ve kamu yararı düşünülerek yapılan bu projelerde, maliyetlerin şişirilmesi ise diğer önemli bir problemdir. Geçmişten bu güne kadar YİD kapsamında yaptırılan birçok projede, ne yazık ki devlet ciddi zararlara uğramış ve yapılan hataların bedeli millete çok ağır bir şekilde ödetilmiştir. Gelinen noktada bu modelin bu şartlarda devam ettirilmesi, her geçen gün halkın üzerindeki mali yükü artırmakta ve gelecek nesilleri bile bu bedeli ödetmeye mahkûm etmektedir. Çünkü modelin uygulanmasındaki karanlık noktalar ve sözleşmelerdeki karmaşıklık, kamu denetimini zayıflatarak projeyi yapan firmaya daha esnek bir manevra alanı sağlamaktadır. Bu durum, hem daha düşük maliyetli projelerin çok daha yüksek fiyatlar ile yaptırılmasına hem de kamu kaynaklarının uzun süre bu projeleri yürüten konsorsiyuma aktarılmasına neden olmaktadır. Bu şekil oluşan döngü bir taraftan devletin uzun vadede mali gücünü zayıflatmakta diğer taraftan da kamu kaynaklarının etkin kullanımını engellemektedir. Ne yazık ki YİD modeli ile yapılan birçok projenin, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarmak için uygulanan bir tuzak olduğu ve modern bir Düyun-u Umumiye sistemine dönüştüğü görülmektedir. Bu yüzden YİD projelerinin daha şeffaf, hesap verebilir ve toplumsal faydayı ön planda tutan bir yapıya kavuşturulması veya tamamen bu modelden vazgeçilmesi zorunlu hale gelmiştir. Faiz lobisine ödenen büyük meblağlar, YİD projelerine yapılan yüksek ödemeler, ortaya çıkan yolsuzluklar ve kamudaki israf birleşince, ekonomik istikrar bozulmuş ve enflasyon yükselmiştir. Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan ekonomik faturanın bedeli, başta dar gelirliler olmak üzere topluma ödetilmiştir. Özellikle bozulan ekonomik yapının düzeltilmesi için getirilen ağır vergiler ve artan fiyatların oluşturduğu yoksulluk, toplumun büyük bir kesimini mağdur ederek açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm etmiştir. Ortaya çıkan bu tablonun sürdürülebilir olmadığı ve belirli bir noktadan sonra sosyal patlamalara yol açabileceği göz ardı edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki tarih boyunca zulüm, kalınlaştığı yerde kopmuş ve önüne çıkan her şeyi yok etmiştir…

Yazarın Diğer Yazıları