Yaratılmışlar arasında; davranış, tavır ve hareketleriyle bir başkasını kıran, üzen, başkalarına karşı saldırgan tutumlar sergileyen hatta yaralayan ve öldüren tek varlık insandır. Geçmişten günümüze insanın bu yönüyle ilgili sayısız örnek vardır. Taht kavgalarında kardeşlerin birbirlerine takındıkları tavırdan tutun da, gönderildiği toplumu iyiliğe, doğruluğa yönlendirme görevi bulunan peygamberlere reva görülen saldırgan tutumlara kadar birçok örnek verilebilir.
Elbette bu durum yaratılışın gereği değildir. Zaten öyle olsaydı insanın imtihan sırrı mucibince sorumlu olması düşünülemezdi. Tam tersine vahiy kaynaklı kutsal metinlerin temel öğretileri insanı; iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa, dürüstlüğe ve insani erdemlere yönlendirme amacı güder. Zira insanların saldırgan, öfkeli tutum ve davranışlarının başta kendisine sonra da başkalarına büyük zararı olduğu yakın yaşanmışlıklarla görülmektedir. Bu noktada eğitim dediğimiz olgu devreye girmektedir. Yani insanın çocukluktan itibaren birçok disiplinin bir araya gelmesiyle eğitim serüveni başlar. İnsanın eğitilmesi sürecinde kutsal metinlerin ortaya koyduğu prensiplerin yanında başka değerlerin ve erdemlerin de insana boyut kazandırdığını ifade edebiliriz.
Yukarıdaki değerlendirmenin ışığında birey olarak başta bizim, çocuklarımızın hatta çevremizin; başkalarını kırmamak, üzmemek, onlara saldırgan tutum ve davranış sergilememek için ortaya koymaları gereken en temel yaklaşım haklara riayet etmektir diye düşünüyoruz acizane. Başkalarının da bizim gibi insan olduğunu hatırlamak, onların da bizim gibi temel insani değerlere sahip olduğunu düşünmektir.
Öncelikle saldırganlığı ve öfkeli davranışı (psikolojik rahatsızlıklar hariç) kontrol etmek mümkün. Nasıl mı? Toplumu oluşturan en küçük birim olan ailenin temel bireyleri olan anne ve babalar çocuklarına bu konuda örnek olmaya çalışırlarsa, tartışmalarını çocukların yanında yapmazlarsa, çocuklarına bağırıp çağırmazlarsa, onlara temel değerleri öğretirlerse yeni kuşaklar da sakin ve daha olumlu davranışlar sergileyecekler böylece toplum da bu konuda daha disipline olacaktır. Özellikle televizyon ve sosyal medya gibi platformlardan yayınlanan silah ve kötü alışkanlıkları özendiren, insanların psikolojilerini bozan bir takım film ve programlardan çocukları uzak tutmak da yine etkili yollardandır.
Eğitimin en önemli yanı örneklik teşkil etmektir. Başta anne ve babalar sonra da öğretmenler ve genel olarak eğitimciler mutlaka en üst sınırdan örnek ve rol model olmalıdırlar. Dikkat edilirse çocuk önce örnek olarak annesi ya da babasını, sonra da öğretmenini örnek alır ve onlar gibi olacağını söyler. Annesi ya da babası çocuğuna öfkeli, saldırgan davranışlar sergilerse o çocuk ebeveynlerini örnek almayacağı gibi onlardan kaçar çoğunlukla iç dünyasına sığınır. Aynı şekilde öğretmeni öğrencilerine bağırıp çağırarak onlara hakaret edip saldırgan davranışlar sergilerse o öğretmen ne yapsa da sevilmez ve örnek alınmaz.
İşin başında eğitimin olduğunu ifade ettiğimizde gelişmiş ülkelerin saldırganlık ve öfke kontrolünde bize göre daha iyi seviyede olduğu gerçeğini ölçü olarak aldığımızı vurgulamak isteriz. Ne yazık ki inancımızın gereği olarak sakinlik, güler yüzlülük, anlayışlılık gibi bazı hasletlerin bizde olması gerekirken, söz konusu hasletlerin başka toplumlarda tezahür etmesi düşündürücüdür. Elbette eğitimin bunda büyük rolü var. Ancak bizim toplumumuzun ekstra değerlerinden doğması gereken bir üstünlüğünün olmasını beklemek doğal olarak hakkımızdır.
Esasen insan olmanın gereklerinin eğitimle toplumun her kesimine ulaştırılması belki de üzerinde durulması gereken en temel konudur. Zira yukarıda ifade ettiğimiz gibi eğitim düzeyleri düşük toplumlarda saldırganlık ve öfke patlaması yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Özetle saldırganlık ve öfke gibi negatif duyguların kontrol edilip daha sakin bir duygusal yapıya ulaşmak bir bakıma eğitimin bir aşaması olan örneklik teşkil etmekle mümkündür. Yani ebeveynler kendi çocuklarına, başta öğretmenler ve eğitimciler öğrencilerine gereken eğitimi vermeli ve rol model olmaya çalışmalıdır. Selam ve duayla