Bir toplumun gelişiminde ve devletin güçlenmesinde birçok parametrenin dengeli ve senkronize bir şekilde uygulanması önemlidir. Fakat devletin siyasi erki ve kamu yönetim sisteminde görev alan insanların sorumluluk sahibi ve ahlaklı olması gelişim ve değişim ile birlikte güçlü bir devlet olmanın sürecini etkileyen en önemli iki parametredir. Bu iki kavram değerlendirildiğinde sorumluluk; bireylerin yaşadığı sosyal çevre ile uyum içerisinde olup, üzerine düşen toplumsal görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi, olası ihmallerinden dolayı meydana gelebilecek olayların toplumsal etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi, herkesin hakkına saygı göstererek görev ve sorumluluklarının sonuçlarına sahip çıkması olarak tanımlanmaktadır. Ahlak ise genel olarak; toplumsal değer yargılarını içeren ve bireyleri kötülüklerden alıkoyarak iyiye, güzele, doğruya yönelten davranışlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Bu iki kavramı içselleştirmiş toplumlarda, toplumsal yaşamın belirlenen yasalar ve normlar çerçevesinde devam etmesinde, oluşturulan denetim mekanizması ile olası problemlerin çözümünde oldukça önemli rol oynadığı görülmektedir. Zaten Cenab-ı Allah Nisa suresi 58. Ayetinde “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” ayetiyle, liyakatin toplumsal açıdan önemini açıkça belirtmiştir. Aynı şekilde Peygamber efendimizin “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” hadisi şerifi de güzel ahlâk’ın toplumsal yaşam açısından ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Fakat biz Müslümanların Allah’ın emri ve peygamber efendimizin sünnetini yerine getirmede ne kadar hassas davrandığımızı siz değerli okuyucularımın takdirine bırakıyorum. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük depremin 11 ilimizde ne kadar büyük yıkımlara, can ve mal kaybına neden olduğu hepimizin malumudur. Bu büyük felaket karşısında hem devletin bütün kurum ve kuruluşları ile hem de milletin büyük bir birlik ve beraberlik içerisinde deprem bölgesi için seferber olması elbette ki takdire şayandır. Allah birlik ve beraberliğimize zeval getirmesin ve bu kadirşinas millete bir daha böyle bir felaketi yaşatmasın. Depremin sebep olduğu can ve mal kayıplarının boyutları dikkate alındığında bunun öyle sıradan bir felaket olmadığı da fevkalade açıktır. Peki, bu felaket takdiri ilahi mi? Yoksa 1939 yılında meydana gelen büyük can ve mal kaybına neden olan Erzincan depreminden bugüne kadar geçen yaklaşık 80 yıllık süre içerisinde bir türlü alınamayan tedbirler ve ihmaller zincirinin sonucu mu? Sorusu mutlaka cevaplandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki Allah’ın takdiri ile kulun tedbiri iç içedir ve kul tedbir almak ile mükelleftir. Evet, deprem doğal bir afettir ve bizim bu afeti kontrol etmemiz mümkün değildir. Fakat onu felakete dönüştüren görev ve sorumluluk bilinci olmayan, ihmaller zincirinin halkalarında yer alarak zamanında gerekli tedbirleri almayan, daha çok kazanma hırsı ile insanların hayatını hiçe sayan gayriahlaki herkestir. Bunun en bariz örneği, 1939 Erzincan depreminden 1999 Gölcük depremine kadar geçen süreçte ne yazık ki ülkemizde depremler ile ilgili hiçbir ciddi önlemin alınmamış olmasıdır. Önlem alınmadığı gibi, tarım arazilerinin imara açılması, bina stoklarının iyi inşa edilmemesi, binaların depreme dayanırlıklarının denetlenmemesi, fay hatları üzerine yerleşim alanlarının kurulmasına müsaade edilmesi vb. birçok ihmalin olduğu da aşikârdır. Zaten son depremde yıkılan binaların büyük bir kısmının 2000 yılı öncesi yapılmış olması da bu ihmaller zincirini açıkça ortaya koymaktadır. 1999 Gölcük depreminden sonra hem deprem araştırmalarının hız kazanması hem de deprem ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, AFAD‘ın kurulması vb. birçok önlemin alınmış olması elbette ki önemlidir. Fakat yaşadığımız felaketin boyutları dikkate alındığında özellikle kentsel dönüşüm açısından alınan tedbirlerin yeterli olmadığı da açıktır. Bu felaket depreme hazırlık açısından milad olarak kabul edilmeli, deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası için insanların sağlığı, refahı ve güvenliğiyle birlikte, yerleşim alanlarının alt ve üst yapıları için gerekli tedbirlerin alınması, bütün bunlar için gerekli koordinasyonların sağlanması, riskli binalar için kentsel dönüşüm sürecinin hızlandırılması kaçınılmazdır. Alınacak bütün tedbirlerin, liyakatli, görev ve sorumluluk bilincine sahip, halka hizmeti hakka hizmet olarak düşünen ahlâklı insanlar tarafından yürütülmesi, yürütmenin denetlenmesi ile birlikte ağır yaptırımların uygulanması sürecin başarılı olmasında etkili olacağı da göz ardı edilmemelidir. Özellikle yapılacak yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmadığı geçmişteki uygulamalarda görülmüştür. Çünkü kanun çıkarılıyor uygulanması sıkıntılı, uygulamadaki aksaklıkların tespiti için yapılan denetimler sıkıntılı, diğer taraftan bakıyorsunuz denetimi yapan insanlar sıkıntılı, insanlara bakıyorsunuz görev ve sorumluluk bilincini oluşturan ahlaki değerleri sıkıntılı bu yüzden insan faktörünün göz ardı edilmemesi gerekir. Unutulmamalıdır ki insana görev şuuru kazandıran ve üstlendiği görevleri en iyi şekilde yapmasını sağlayan tek şey, sahip olduğu Ahlaki değerlerdir. Bu yüzden yasamadan uygulamaya, denetimden yaptırıma kadarki zincirin her halkasında yer alacak insanların görev şuuru taşıması ve ahlâklı olması önemlidir. Ayrıca yaşadığımız bu süreçte enkazların yağmalanmaya çalışılması, kira fiyatlarının astronomik şekilde artırılması, sosyal medya üzerinden asılsız ve yalan haberlerin yayılması, sorumsuzca açıklama yapan bazı siyasilerin itibar görmesi vb. dikkate alındığında toplumun bir kesiminde ciddi bir sorumsuzluk ve ahlaki problemin olduğu da açıkça görülmektedir. Bu nedenle bir taraftan felaketin yaraları sarılırken diğer taraftan da toplumsal barışı bozan ve her fırsatı rant’a dönüştürmeye çalışan sorumsuz ve gayriahlaki insanlar içinde gereği yapılarak yaptıklarının bedeli ödetilmelidir. Devlet bir taraftan mağdurların sıkıntılarını şefkatli yüzü ile giderirken diğer taraftan da gayriahlaki insanların tepesine demir yumruğunu indirerek haddini bildirmeli, devletin gücünü göstermeli ve vatandaşın devletine olan güvenini sarsmamalıdır…
Deprem çokturmez
Ahlak liyakatsizlik harama bulaşma çökuntusu