Elazığ, tarihi ve kültürel zenginliklerine rağmen geleceğini hâlâ belirleyememiş bir şehir. Karma ekonomi, yön eksikliği ve vizyonsuzluk, kentin potansiyelini gölgeliyor. Artık karar vakti.
Elazığ, uzun süredir stratejik yönünü belirleyememiş bir kent profili çiziyor. Öncelikleri netleşmemiş, hedefleri ve paydaşları belirlenmemiş bir şehir… Günübirlik kararlar ve popülist yaklaşımlar kenti savrulmaya mahkûm ediyor. Kimi zaman “benden çıkmadıysa başkasına yazmasın” anlayışıyla, kısır siyasi çekişmelerin içinde sıkışıyor.
Bu belirsizlik yalnızca yönetim katlarında değil, kentin ruhunda da hissediliyor. Vizyonsuzluk, girişimcilik eksikliği ve kolektif akıl zayıflığı, Elazığ’ı olduğundan daha kırılgan kılıyor. Oysa mesele kaynak yetersizliği değil; yön eksikliği. Bir şehir ne olmak istediğine karar veremediğinde en büyük kaybı zaman olur.
Elazığ bugün karma ekonomili bir şehir. Ne kamunun yön verici olduğu ne de özel sektörün cesur girişimcilikle hareket ettiği bir iklim var. Kamu stratejik yol haritası çizemiyor, özel sektör risk almaktan çekiniyor, üniversite ile şehir arasında güçlü bir bilgi köprüsü kurulamıyor. Sonuçta ortaya çıkan şey: potansiyelini kullanamayan, beklemede bir kent ekonomisi.
Marka Şehir ve Cazibe Merkezi Potansiyeli
Elazığ, tarihi ve kültürel mirasıyla marka şehir olma potansiyeline sahip. Harput, kadim medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi ve kültürel yapısı zengin bir destinasyon turizm merkezi olarak öne çıkıyor. Bunun yanı sıra Keban Barajı, Goran Kaplıcaları, Baskil Saklıkapı Kanyonu, Arıcak Ters Lale ve Palu’nun doğal güzellikleri ile Hazar Gölü çevresi, kentin eşsiz bir hikâye anlatmasını sağlıyor.
Bu zengin miras, doğru planlama ve etkili tanıtım stratejileriyle hem yerli hem yabancı turistleri çekebilir. Ayrıca Elazığ, geleneksel mutfak kültürü, edebiyatı, müziği ve halk sanatları ile kendine özgü bir kimlik yaratarak marka değerini güçlendiriyor.
Ekonomik açıdan bakıldığında, şehir hem kamu yatırımlarını hem de özel sektörü çekebilecek bir konumda bulunuyor. Üniversiteler, girişimcilik ekosistemi ve altyapı projeleriyle desteklenirse, Elazığ sadece kültürel ve turistik bir cazibe merkezi olmakla kalmayacak; aynı zamanda yatırım ve inovasyon için de tercih edilen bir şehir hâline gelebilecek.
Kısacası, Elazığ potansiyelini doğru vizyon, stratejik planlama ve ortak akıl ile harekete geçirdiğinde, hem marka şehir hem de cazibe merkezi olma yolunda güçlü bir adaydır.
Elazığ bugün tam da bu nedenle zaman kaybediyor. Kent enerjisini büyümeye değil; iç tartışmalara harcıyor. Ortak hedefler üretmek yerine bireysel hesaplar, kurumsal iş birlikleri yerine kişisel rekabetler öne çıkıyor. Potansiyelini açığa çıkaramıyor, geleceğini sürekli erteliyor.
Oysa kentler kaderlerini kendileri yazar. Bazen bir kişinin, bazen birkaç kişinin veya vizyoner kurumların ortaya koyduğu irade, bir şehrin yönünü değiştirmeye yetebilir. Kentler binalarla değil, fikirlerle, güvenle ve kararlılıkla ayağa kalkar.
Ne yazık ki Elazığ uzun yıllardır bu vizyonu arıyor. Kenti yalnızca yöneten değil; düşünen, dinleyen, planlayan ve birlikte hareket etmeyi bilen kadroları bekliyor. Kısa vadeli siyasi kazançların ötesine bakabilen bir anlayış şart.
Ve artık bu bekleyişin uzatılacak bir tarafı yok.
Elazığ’ı yönetenlere, yönetmeye talip olanlara sesleniyoruz: Bu şehir, belirsizlikle yönetilmeyi değil; hedefleri olan, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir yönetimi hak ediyor. Kişisel çekişmelerle vakit kaybeden değil; ortak bir gelecek etrafında birleşebilen bir iradeye ihtiyaç var.
Artık soru şudur: Elazığ’ı gerçekten geleceğe mi hazırlıyoruz, yoksa geleceğini mi sürekli erteliyoruz?
Bu kent sadaka değil, hak istiyor. Günü kurtaran projeler değil, uzun vadeli bir vizyon bekliyor. Minnet üreten ilişkiler değil, onurlu vatandaşlık talep ediyor. Elazığ’ın ihtiyacı olan şey mucize değil; karar, cesaret ve kolektif akıl.
Çünkü bir şehir, ancak geleceğine bakma cesareti gösterdiğinde iyileşir.
Elazığ da ancak bugün karar verirse, yarınını kurtarabilir.