Ahmet Koçdemir

Japonya'dan Alınacak Dersler

Ahmet Koçdemir

 

 

Düşünün ki, iki atom bombasıyla yerle bir edilmiş, neredeyse haritadan silinmiş bir ülke… Yıllar sonra kalkıyor, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri haline geliyor. Teknolojide, üretimde, disiplinde, eğitimde zirveye çıkıyor. Peki bu dönüşümün sırrı nerede gizli?

Bana sorarsanız cevabı, Japonya’nın eğitim anlayışında, özellikle de okul öncesinden başlayan değerler eğitiminde yatıyor.

---

Erken Yaşta Başlayan İnşa

Japonya’da çocuklar 3–6 yaş arasında anaokuluna gidiyor. Fakat burası yalnızca harf ve rakam öğrenilen bir yer değil. Oyunla öğreniyorlar, sorumluluk alıyorlar, çevreye saygıyı içselleştiriyorlar. Çocukların sıraya girmesi, sınıfını temizlemesi, arkadaşına yardım etmesi… Bütün bunlar birer “ders” aslında.

Araştırmalar gösteriyor ki, erken çocukluk eğitimine yatırılan her kuruş, topluma birkaç katı geri dönüyor. İşte Japonya bu “küçük adımların” değerini çok önceden fark etmiş.

---

Oyun ve Sorumluluk Dengesi

Japonya’da okul öncesinde oyun başlı başına bir eğitim aracıdır. Çocuklara keşfetme, merak etme, birlikte hareket etme alışkanlığı kazandırılır. Aynı zamanda günlük yaşamın sorumlulukları da küçük yaşta öğretilir: kendi masasını silmek, oyuncaklarını toplamak, sıra beklemeyi öğrenmek.

Üstelik eğitim sadece okulda değil; aileler de sürece dahildir. Veliler, çocuklarının gelişimine aktif olarak katkı sunar. Böylece eğitim evde, okulda ve toplumda süreklilik kazanır.

---

Yıkımdan Dünyaya Örnek Olmaya

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya eğitim sistemini baştan kurdu. Ama sadece müfredatı yenilemedi; aynı zamanda karakter ve değer eğitimine yöneldi. Bireyin topluma karşı sorumluluğu, çalışkanlık, disiplin, düzen ve uyum… Bunlar çocuk yaşta kazandırıldı.

Sonuç? Kısa sürede “ekonomik mucize” dedikleri kalkınma ortaya çıktı. Fabrikalar, şirketler, üniversiteler… Ama bunların temelinde insan kaynağı vardı; yani iyi yetişmiş, aidiyet duygusu yüksek, sorumluluk sahibi bireyler.

---

Kültür ve Kimlikten Güç Almak

Japonya’nın sırrı sadece disiplin değil, aynı zamanda kendi kültürünü unutmamasıdır. Modernleşirken geleneksel değerlerini de korumaya özen gösterdi. Çocuklar erken yaşta Japon kültürünün öğelerini oyun, şarkı ve ritüeller yoluyla öğrenir. Bu da milli kimliği diri tutar.

Üstelik Japonya milliyetçiliği dar ve dışlayıcı değil, daha çok “topluma hizmet” bilinciyle birleşmiş bir aidiyet duygusudur. Birey, ülkesini sevmenin en doğru yolunun işini iyi yapmak, topluma katkı sağlamak olduğuna inanır. Bu anlayış, ekonomiden teknolojiye kadar pek çok alanda başarıya giden yolu açar.

 

---

Elazığ’ın Kültüründe Çocukluk

Bizim toplumumuzda da aslında bu değerlerin sağlam bir zemini vardı. Çocukluğumuzda Elazığ’ın sokaklarında hiçbir çocuk tek başına kalmazdı; oyun da sevinç de paylaşılırdı. Birimizin elinde ekmek ya da meyve olsa, mutlaka diğer çocuklarla bölüşülürdü. Anneler kapı önlerine tabaklarla yiyecek bırakır, “Hep birlikte yiyin, paylaşın” derdi.

Bu küçük görünen alışkanlıklar, bize birlik olmayı, kanaatkâr yaşamayı ve paylaşmanın değerini öğretti. İşte bu kültür, aslında bizde de okul öncesi eğitimin en doğal haliydi. Çocuk, daha oyun çağında hem toplumsal sorumluluğu hem de birlikte yaşamanın güzelliğini öğrenirdi.

---

Milliyetçilik ve Vatan Sevgisi

Japonya savaş sonrası milliyetçiliği, çalışkanlık ve sorumluluk bilinciyle birleştirdi. Bizde ise vatan sevgisi, çocuk yaşta evlerde öğretilirdi. Elazığ’da bir çocuğun kulağına en çok fısıldanan öğütlerden biri şuydu: “Okulunu oku, vatana millete hayırlı ol.”

---

Bizim İçin Ne Anlama Geliyor?

Bugün kendi ülkemizde ve şehrimizde düşündüğümüzde şunu görmeliyiz: Elazığ’ın aile kültürü ve toplumsal dayanışması ile Japonya’nın erken eğitim sistemini bir araya getirebilirsek; hem kendi değerlerimizi korur hem de çağın ihtiyaçlarına cevap veririz.

Çünkü güçlü toplum, ancak sağlam bireylerden kurulur.

---

Son Söz

Atom bombalarıyla küllerinden doğan Japonya bize şunu söylüyor: “Büyük işler, küçük yaşta atılan tohumlarla başlar.”

Bizim içinse çözüm; kendi kültürümüzde var olan güzellikleri günümüze uyarlayarak, çocuklarımızı sorumluluk sahibi, paylaşmayı bilen, vatanını seven bireyler olarak yetiştirmektir.

Eğer Japonya’nın disiplin ve eğitim anlayışını, Elazığ’ın köklü kültürüyle harmanlayabilirsek; işte o zaman biz de kendi “mucizemizi” yazabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları