**Z Kuşağı mı Değişti, Yoksa Biz mi Öğretemedik?
Okullarda Saygı Krizi Üzerine Bir Yüzleşme**
Geçtiğimiz hafta Ankara Kocatepe Mimar Kemal Anadolu Lisesi’nde bir grup öğrencinin fizik öğretmeni Mehmet Canpolat’a derste sergilediği saygısız davranışlar hepimizi derinden yaraladı. Sosyal medyada yayılan görüntüler, yalnızca bir sınıfta yaşanan anlık bir taşkınlık değil; eğitim sistemimizin, aile yapımızın, değerler dünyamızın ve kuşaklar arası makasın ne kadar açıldığının bir göstergesi oldu.
En çok da öğretmenin şu sözleri dokundu yüreğimize:
“Öğrencilerimi çok seviyorum. Yaşananlardan dolayı elbette üzgünüm; fakat hiçbir öğrencimin benim yüzümden disiplin cezası almasını istemem. Öğretmenlik fedakârlık gerektiren bir meslek.”
Bu sözler, bugün hâlâ mesleğini onur ve sabırla yapan binlerce öğretmenin duygusudur aslında. Ama ortada acı bir gerçek var: Saygı kayboluyor, otorite zayıflıyor, sorumluluk bilinci eriyor.
Peki sorun nerede?
Sadece Z kuşağında mı?
Ailelerde mi?
Yoksa eğitim sisteminde mi?
Gelin birlikte bakalım…
1980–90’ların Öğrencisi: Saygı Kültürünün İçinde Büyüyen Nesil
Bizim çocukluğumuzda öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkılır, söz kesmek akla dahi gelmezdi. Mahalle kültürü güçlüydü, büyük–küçük ilişkisi belirgindi, evde kurallar netti. O yılların öğrencisi; uyumlu, ölçülü, otoriteyle çatışmak yerine uyum sağlamayı doğal gören bir yapıdaydı. Çünkü aile, öğretmen ve toplum aynı dili konuşurdu:
“Saygı, disiplin ve sorumluluk.”
Bugünün Öğrencisi: Dijital Dünyanın Çocukları
Günümüz öğrencileri bambaşka bir dünyada büyüyor.
Telefon, internet, sosyal medya…
Duyguları, ilişkileri, iletişimleri, hatta kimlikleri büyük ölçüde dijital mecralarda şekilleniyor.
Araştırmalar gösteriyor ki:
Yüz yüze iletişim zayıfladı, dijital iletişim güçlendi.
Sosyal medya cesaret veriyor ve bu rahatlık sınıfa taşınabiliyor.
Okul iklimi zayıfsa, saygı sorunları ve zorbalık davranışları artıyor.
Pandemi sonrası sınıf ortamlarına dönüşte odaklanma ve disiplin sorunları yükseldi.
Aile–öğretmen iletişimi tarihin en kopuk dönemine girdi.
Yani mesele yalnızca “bu çocuklar değişti” değil.
Bu kuşağın yetiştiği dünya bambaşka.
Ailelerin Rolü: “Benim Çocuğum Yapmaz” Nesli
Öğretmenler bugün artık sadece ders anlatmıyor;
CİMER şikayetleriyle uğraşıyor,
velilerin okula baskınlarıyla yüzleşiyor,
öğrencinin hatalı davranışını dile getirince “çocuğu ezdin” suçlamasıyla karşılaşıyor.
Oysa 1980–90’larda aile öğretmeninin arkasında durur, “hocanın dediği doğrudur” derdi.
Bugün ise birçok veli kendini daha üste, öğretmeni daha aşağıda görüyor.
Ve çocuk bunu görüyor.
Gördüğü güç dengesini sınıfa taşıyor.
Özel Okullar, Not Ekonomisi ve Disiplin Erozyonu
Bir diğer açık sorun da özel okulların bir kısmında notların adeta “müşteri memnuniyeti aracı” hâline gelmesi.
Düşük not veremeyen öğretmen,
sınıfta kalma sistemi olmayan öğrenciler,
kuralların “öğrenciyi üzmeyelim” diye esnetilmesi…
Tüm bunlar disiplinin altını oyuyor.
Sonuç olarak sınıfta saygı giderek eriyor.
Asıl Soru: Suç Öğrencide mi?
Yoksa Öğretenlerde mi, Yetiştirenlerde mi?
Bu sorunun tek bir cevabı yok.
Ama birkaç gerçek var:
1. Aile otoritesindeki zayıflama sınıfa da yansıyor.
2. Okul iklimi güçlü değilse olumlu davranış gelişmiyor.
3. Öğretmenin itibarı yıllardır zedeleniyor.
4. Dijital dünya, empati ve yüz yüze iletişimi olumsuz etkiliyor.
5. Pandemi kuşağı, eğitim tarihinin en kırılgan dönemini yaşadı.
Evet, Z kuşağının sorunları var.
Ama onlar bir sonuç.
Sebep ise yıllardır biriken sistemsel, kültürel ve toplumsal boşluklar.
Çözüm: Disiplin, Saygı ve Sorumluluğa Geri Dönüşü
Bunun için;
Disiplin yönetmelikleri güncellenmeli ve uygulanmalı.
Öğretmenin sınıftaki otoritesi devlet eliyle garanti altına alınmalı.
Veli–öğretmen ilişkisi eşitlik değil, işbirliği temelinde yeniden kurulmalı.
Dijital zorbalığa karşı okul–polis iş birliği güçlenmeli.
Öğretmenin itibarı korunmalı ve yükseltilmeli.
Okul iklimi güçlendirilerek rehberlik faaliyetleri artırılmalı.
Bir nesli kurtarmak için önce öğretmeni güçlendirmek, sonra aileyi bilinçlendirmek, en son öğrencinin davranışını değiştirmek gerekir.
Son Söz
Bugün yaşanan olay basit bir saygısızlık değildir.
Bu, eğitim sisteminin alarm zilidir.
Bir öğretmenin “Ben öğrencilerimden şikayetçi değilim” demesi onun büyüklüğünü gösterir.
Ama bizim de artık “Biz nerede hata yaptık?” diye düşünmemiz gerekir.
Z kuşağı kötü değildir;
sadece doğru yönlendirilmemiş, sınırları belirsiz bırakılmış, dijital dünyanın içinde savrulmuş bir nesildir.
Ve bu nesle sahip çıkmak, önce kendi yanlışlarımızla yüzleşmekle başlar.