Elazığ’ın en eski mahallelerinden biri vardır; adı resmi kayıtlarda Aksaray geçer ama herkes ona Yığınki der.
Yığın yeri ile meşhur olan Yığınki.
Bu mahallenin adı bile bir ağırlık taşır. Çünkü Yığınki, her taşının altından sıradan bir hikâye çıkmayacak kadar köklü, her sokağı insanın içini yoklayacak kadar samimi bir yerdir. Yarı köy, yarı şehir… Yarı bağ, yarı bahçe… İnsan da öyledir ya zaten; hem toprağın insanıdır hem hayalin. Yığınki de tam öyle bir mahalledir.
Bu mahallenin rüzgârı başka eser, toprağı başka kokar. Sanki geçmiş, her köşe başına bir anı bırakmış; her duvara bir öğüt yazmıştır. Çünkü Yığınki yalnızca bir yer değildir, bir ruh hâlidir.
Yığınki’nin Mertliği
Yığınki’nin bağları, bahçeleri, lahanası, suyundan bereket akan toprağı meşhurdur derler…
Ama o toprağın üzerinde yetişenler çoğu zaman lahanadan da bağdan da daha değerlidir:İnsanı…
Mert dir insanları…
Dürüsttür…
Eskiler “delikanlı” derdi ya, öyle her gence verilmezdi o unvan.
Delikanlılık öğütle öğretilmezdi Yığınki’de; sokak sokak, adım adım insanın içine sinerdi. Bir çocuk büyürken mahallenin taşından toprağından duruş öğrenirdi.
Orada söz verildiyse tutulur, komşu darda kaldıysa “kim koşacak?” diye beklenmezdi. Gençler koşardı.
Mertlik bir cümle değil, bir yaşam biçimiydi.
Yığınki’nin kabadayıları da vardı elbet ama bugünün yanlış anlaşılan kabadayılığı gibi değil.
Onlar mahallenin vicdanıydı.
Adalet için dikilirdi omuzları.
Mazluma gölge olur, haksızın karşısında dağ gibi dururlardı.
Eline, beline, diline sahip olmayı bilen adamlardı.
Kavganın değil, düzenin adamıydılar.
Bir kadın incinse kapıda önce onlar görünürdü; bir çocuğa haksızlık olsa ilk onlar çıkardı meydana.
Onlar mahallenin görünmez devleriydi.
Bazıları ağızdan ağıza “mart insanları” diye duydu ama aslında hep “mert insanlar”dı onlar.
Ne güzel de yakışırdı Yığınki’ye…
Depremler geçti, evler yıkıldı, sokaklar sessizleşti…
Ama bir mahallenin ruhu kolay kolay ölmez.
Kerpiç duvarlar çöker belki ama mertlik yıkılmaz.
Bugün sokağa baksan kimseyi görmeyebilirsin.
Ama bir Yığınkili’ye “nerelisin?” diye sorarsan gözündeki ışıltıdan anlarsın:
O mahalle hâlâ içindedir.
Yığınki’nin ağırbaşlı rüzgârı hâlâ orada bir yerde eser.
Çocukluğunu orada geçiren her insanın hafızasında mutlaka bir bahçe, bir çeşme, bir gölgelik ve omzuna dokunan mert bir elin izi vardır.
Elazığ Ruhuyla Yığınki
Bu yazıyı sadece Yığınki’nin hikâyesi diye okursan eksik kalır.
Çünkü Yığınki’de gördüğün mertlik, duruş, adamlık aslında Elazığ insanının ortak mayasıdır.
Hüseynik’i, Kesrik’i, Mustafapaşa’sı, Rüstempaşa’sı, Abdullahpaşa’sı, Seko Mahallesi,Bölge mahallesi, Sarayatik Mahallesi,Kültür Mahallesi , Nailbey Mahallesi,Devriş Mahallesi,Yeni Mahalle’si…
Mahalleler değişir ama ahlak aynı yoğurttan mayalanır.
Bu şehirde insan dediğin:
Dostuna vefalı,
Komşusuna merhametli,
Sözünün ardında dimdik duran,
Elinden geleni esirgemeyen,
Darda kalanı kollayan…
Böyle yetişir.
İşte bu yüzden Yığınki’yi anlatırken aslında bütün Elazığ’ı anlatırız.
Çünkü Elazığ’ın her mahallesinde insanın içine işleyen bir adamlık, bir duruş, bir edep vardır.
Birbirimizi tanımasak bile aynı duygunun insanlarıyız.
Ve belki de Elazığ’ın en güzel tarafı şudur:
Her mahallesi insanı adam eder.
Her sokağı insana bir öğüt verir.
Kim bu toprakta büyüdüyse, hangi mahallede nefes aldıysa aldı;
Bir parça mertlik,
Bir parça dürüstlük,
Bir parça delikanlılık mutlaka kalır insanın içinde.
Selam olsun Memleketimin tüm Mahallelerine ve zuvahlarına.